Cüneyt Özdemir

Çernobil'den Trakya Tümör Enstitüsü'ne

Cüneyt Özdemir

Dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük nükleer kazaydı. 500 binden fazla insan kazaya müdahale etmiş ve radyasyona maruz kalmıştı. Toplamda 95 bine yakın insanın öldüğü tahmin ediliyor. Olaydan sonra bölgeyi tecride almak için seferber olan 600 bin kişi de maruz kaldığı radyasyon sonucunda ya kansere yakalandılar ya da öldüler. Büyük bir radyasyon dalgası ülkemizde dahil olmak üzere dünyanın birçok yerine ulaştı. Rus yetkililer patlamayı bir süre sakladılar fakat diğer ülkelerin durumu fark etmesi sonucunda durumu kabul edip, dünya kamuoyuna açıkladılar. 2070 yılına kadar 200 binden fazla insanın bu kaza nedeniyle kanser olacağını açıklayan birçok sağlık örgütü var. Patlama sonrası oluşan radyoaktif bulutların ülkemize 3 Mayıs 1986 Cumartesi tarihinde giriş yaptığını biliyoruz.  Marmara Bölgesi'nden Karadeniz'e oradan da tüm ülkemize yayıldığı eldeki belgelerde mevcut. Rus yetkililerin kazayı saklama çabalarını bir kenara bırakıp, ülkemize baktığımız zaman dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral'ın şu sözü hafızalarda yerini koruyor olsa gerek: 'Türkiye'de radyasyon var diyenler dinsizdir.' Üzerine birde basın mensuplarının önünde çay içmişti. Oysa gerçekler rahmetli Aral'ın dediği gibi değildi. Bir nesil bu radyasyon bulutu sayesinde zehirlenmişti. Toprağın üzerine çöken radyoaktif parçacıkları hayvanlarımız yedi, daha sonra da biz o hayvanları yedik ve vücudumuza soktuk. Yetiştirdiğimiz bitkiler o radyoaktif parçacıkları emdiler, bizler de o sebze ve meyveleri yedik ve vücudumuza o zehri soktuk. Doğa bu, ne verirsen onu geri alıyorsun. Yeraltı sularına karışmadı mı sizce bu radyoaktif parçalar? Tabi ki de karıştı, sonra bu yeraltı suları doğal döngü içerisinde bize yağmurla geri dönmedi mi? Döndü, ee o halde Türkiye'de radyasyon vardı yani ama etkisi gözükmüyordu. Çünkü nükleer kazalarda olayın hemen çevresinde değilseniz etkisini uzun yıllar içerisinde görüyordunuz. Bazı ülkelerde toprak yıllık olarak radyasyon analizine tabii tutuluyor. Bizde var mı böyle bir denetleme bilmiyorum doğrusu. Varsa da kamuoyuna neden açıklanmadı ya da açıklanmıyor. Ülkemizdeki Onkoloji servisleri tıklım tıklım, soğuk algınlığı ya da grip vakası gibi oldu artık bu illet, hastalık. Nereden geliyor, neden bizim bölgemizde çok diye araştıran yok. Özellikle Edirne'mizde çok sıkça karşılaşıyoruz. Şehrimizin en büyük sorunu bu bence; 'SAĞLIK' daha sonra 'İŞSİZLİK.'

İşsizlik ile ilgili hızlı çözümler bulunabilir, yapılacak bir iki güzel proje sayesinde insanımız biraz daha rahat nefes alabilir fakat sağlık konusunda bu maalesef öyle değil. Aradan 35 yıl geçmiş olsa da o pislik / zehir hala topraklarımızda. Japonya'ya atılan atom bombaları sonrası kalan radyasyon etkisini temizlemek için Japonların her yere kenevir ektiklerini okumuştum. Evet, gerçekten de kenevir bitkisi radyasyonu emip, toprağı eski haline geri çeviriyor. Bunu Edirne'mizde yapabiliriz. Kenevir ekiminin serbest olduğu iller arasında şehrimiz yok fakat seçilen milletvekilleri aracılığıyla bu konu gündeme getirilebilir. Kamuoyu oluşturmak işte buna denir. Halkın yararına olacak konuları meclise taşımak zorundadır bir milletvekili. Edirne milletvekillerimize bu çağrıyı yapıyorum. Topraklarımızın temizlenmesi için elimizden ne gelirse yapalım, yapalım çünkü bir gün sizin de kapınızı bir hastalık çalabilir. Yaşadığım Romagna Bölgesi'nde sırf kanser üzerine enstitü var. Adı Romagna Tümör Araştırma ve Tedavi Enstitüsü. (IRST) Edirne'de Trakya Tümör Araştırma ve Tedavi Enstitüsü neden kurulmasın? Onkolojide insanlarımız yatak sayısı kısıtlı olduğundan günlerce bekliyor. Bu hastalık hastanenin bir bölümü olarak görülecek kadar basit değil, başlı başına bir enstitü olarak çalışması icap ediyor bence. Gördüğüm aksaklıkları dile getirmeye çalışıyorum, umarım bir gün gerçekleşir ve halkımıza faydası olur.

Yazarın Diğer Yazıları