Cüneyt Özdemir

Kotalı Ruhsat Uygulaması

Cüneyt Özdemir

Bu şekilde toplumsal kalkınma sağlanabilir. Yaşadığımız pandemi sürecinde ben de dahil birçok işletmecinin zor duruma düştüğüne şahit oluyoruz. Kotalı ruhsat meselesi nereden çıktı diyebilirsiniz; şimdi size neden bu konuyu açtığımı daha detaylı bir şekilde açıklayacağım. Edirne Merkez ilçemizdeki Bedesten Çarşı'nın dış dükkanları genelde dönerci esnafı ile çalışır durumdadır. Bu yıllardır böyle gelmiş böyle gidiyor. Örneğimize buradan başlayabiliriz. Bedesten Çarşısı Eski Cami'ye gelir temin etmek için Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Hacı Alaeddin'dir.  Dört cephesinde toplamda 54 dükkan olduğunu yaptığım araştırma sonucunda öğrendim. Yapıldığı dönemde muhakkak ki farklı farklı zanaatlar uygulanan bir çarşıydı. Bizim kuşak için döner yoğunlukta olan bir çarşı buna kimse itiraz etmez sanırım. Şimdi gelelim ürün bazında konuşmaya; ticaretin içinde olan birisi olarak biliyorum ki; her bir ürünün belli bir bölge için, belli bir hacmi vardır. Ne mi demek oluyor? Her bölgede aynı ürünle aynı parayı kazanamazsınız demek oluyor ya da herkes aynı parayı kazanamaz anlamına geliyor. Bedesten Çarşısı'nın etrafından günlük 10 bin geçiş olduğunu farz edelim ve bu bölgedeki döner tüketim miktarını günlük bin kilogram olarak baz alalım. Bin kilogram etin satış fiyatını porsiyonları 200 gr. baz alarak hesap edelim ve 200 gr. Döner için 10 lira fiyat belirleyelim. Bin kilo döner için 5 bin porsiyon günlük tüketimi olan bu bölgedeki döner ürününün 'Günlük Kapasitesi' 50 bin lira çıkıyor değil mi? Bu rakamı aylığa vurduğumuzda sonuç ise bir milyon 500 bin Türk lirası ediyor yani eski parayla bir buçuk trilyon. Bir bölge için sadece bir ürünü baz aldığımızda güzel bir getiri olsa gerek. Kafanız biraz karışmış olabilir kusura bakmayın ama çabucak toparlıyorum ve konunun özüne dönüyorum. Bu bir milyon 500 bin aylık geliri o bölgedeki 40 dükkana verirsek; bu dükkan sahipleri hayatlarını devam ettirmek, çalışanlarına para vermek, vergilerini ödeyebilmek, kiralarını yatırabilmek için aylık toplamda 37 bin 500 lira gelir elde etmiş olacaklar, tabii masraflar içinde. Net kazanç olarak bahsetmiyorum. Peki biz bu bölgeye 40 yerine 10 dükkana 'Döner satma Ruhsatı' verirsek sonuç ne olur? 10 dükkan aylık 150 bin Türk lirası gelir elde eder. Yani esnafın geliri artar çünkü aynı ürünün satışından dolayı diğer 40 dükkan ile paylaşmak zorunda kalmaz. İşte işin özü bu sevgili okur ve takipçilerim. Aynı mesele ciğercilerimiz içinde geçerli; toplam potansiyeli, şehrin ruhsat kotası olmadığı için aralarında bölüşüyorlar. Tamam, paylaşmak güzelde bu ticarette işin şakası, bölüşmesi, paylaşması olmaz ki. İşin doğasına terstir, yoksa gider bir vakıf kurar, orada çalışmalarına devam edersin değil mi? Gelelim tekel bayii ya da kafe / restoranlara, birahanelere. Hep aynı sorun. Sorun derken bu bana göre bir sorun çünkü şehrin kalkınmasında önemli bir etken. Aynı işi yapıp az kazanıp batacağına, farklı işi yapıp fazla fazla kazanmak daha güzel olmaz mı? Buna bağlı olarak da şehirdeki istihdamı arttırmak bizleri mutlu etmez mi? Pandemi sürecinde batan birçok işyeri var, az önce anlattıklarım batma sebeplerinden bir tanesi. Bilmem farkında mısınız? Bazı konular farklı bir bakış açısından bakmayı gerektiriyor. Mesela Avrupa'nın bazı bölgelerinde ruhsat kotaları var. 10 tane restoran açılmasını hesapladığı mahalleye 11'inciyi açtırmıyor belediye. Ya o 10 yerden birinden ruhsatı devir alıyorsun ya da bekliyorsun. Birisi batar ya da kapatma kararı alırsa sıralamada adın en üstte ise sen gidip alıyorsun o işyerinin ruhsatını. Başka türlü açma imkanın yok. Bence çok güzel bir uygulama. Her şey planlı ve programlı. Mantığını anladığın zaman işlerin tam tıkırında yürüyüp gidiyor. Ülkemizde de bu tarz uygulamaların en azından pilot bölgeler seçilerek uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Edirne'mizden başlanabilir bence. Sizde bir düşünün derim, güzel olmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları