21'inci yüzyıl çocuk atölyesi

Osman İnci Müzesi, 21'nci yüzyılda gelişmeye devam eden teknolojiyle ortaya çıkan yeni sanat yaklaşımlarını bünyesine katmaya devam ediyor. Türkiye'de '˜Müze Çocuk Atölyeleri' alanında ilk 5 içerisinde gösterilen müze, çocuklar ve ebeveynleri renk kodları, optik sanat, kinetik sanat, pop art konularında interaktif eğitimlerle bir araya getiriyor. Müze eğitmeni Sevda Mutlu Öğütçü, kreatif müze atölyesini GÜNDEM'e anlattı.

21'inci yüzyıl çocuk atölyesi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Edirne'nin Karaağaç Mahallesi'nde 25 Kasım 2017 tarihinden bugüne kültür, sanat ve eğitim konularında kent için katkı sunmaya devam eden Osman İnci Müzesi, 2019-2020 döneminde başlattığı çocuk atölyelerine devam ediyor. Türkiye'de '˜Müze Çocuk Atölyeleri' alanında ilk 5 içerisinde gösterilen müze, interaktif bir eğitim yaklaşımıyla ebeveyn ve çocukların sanatla daha fazla temas edebilir hale gelmesini amaçlıyor. 2018 yılında 7-13 yaş grubu ve yetişkinlere özel resim atölyesi ile başlayan atölyelerin, 2019-2020 sezonunda sayı ve kapsamının arttıran müze, gerçekleştirdiği atölyelerde çocukların hem gelişimine, hem de ebeveynleriyle daha fazla zaman geçirmesine katkı sağlıyor. Teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan Renk Kodları, Optik Sanat, Kinetik Sanat, Pop Art gibi yenilikçi yaklaşımları atölyelerine katan müze, insan algısını olağanın dışına davet ederek görsel mekanizmayı geliştirmeyi hedefliyor. Müze eğitmeni Sevda Mutlu Öğütçü, Osman İnci Müzesi'nde çocuklar ve ebeveynlerin katılımıyla gerçekleştirilen Müze Çocuk Atölyelerini GÜNDEM'e anlattı. Öğütçü, teknolojik gelişmelerin insanoğlunun hayatına ve sanat anlayışına etkilerini değerlendirirken; Renk Kodları, Optik Sanat, Kinetik Sanat, Pop Art gibi yenilikçi yaklaşımların müzelerde yer bulması süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu. Osman İnci Müzesi'nde Geleneksel Sanatlar ile Modern Sanatı alternatif yaklaşımlarla harmanladığını belirten Öğütçü, 21'inci yüzyıl öğrenme yaklaşımlarının değiştirdiği boyutu çocuklara, ebeveynleriyle birlikte sunduklarını ifade etti.

'Haberdar olmak yeterli değil'

Teknolojinin gelişmesi ve ulaşılabilirliklerin artmasıyla insanoğlunun daha fazla farkında ve bilir hale geldiğine dikkat çeken Öğütçü; 'Bu durum insanoğlunun kendisini '˜bilen bir insan' olduğunu sanmasına neden oldu ama kültürel alanda zenginleşmesine çare olamadı. Bilimden, sanattan, spordan sadece haberdar olmak yeterli değildir. Ona katılmak; onun kendisi olmaya çalışmakla gelişebiliriz. Bilimsel araştırmaları okumalı, nedenleri ve sonuçlarını düşünmeliyiz. '˜Sanatçı burada ne anlatmaya çalışmıştır?' sorusunu, '˜Bu eser bana ne hissettiriyor?' ile yer değiştirmeliyiz' dedi.

'Müzeler insanlığa köprüdür'

Geçmişin izlerini şimdiki zamana, şimdiyi ise geleceğe taşımanın insanlığın devamı için önemli bir konu olduğunu belirten Öğütçü; 'Primitif dönemden izler olmasaydı modernleşme diye bir kavram olur muydu? Müzeler bu yolculuğu yapabildiğimiz yegâne yerlerdir. Müzeler, tarihsel gelişim ve değişim süreçlerini insana ayna gibi yansıtır. İnsanlığa köprü olduğunun farkında olan kurumlardır. Bu nedenle kendilerine yeni ufuk çizgileri belirlemekten tereddüt etmezler, etmemeliler! Çünkü hiçbir müze, '˜gezdim, gördüm, bitti' denilecek kadar sıradan olamaz' sözlerine yer verdi.

'Gezdim, gördüm, bitti değil'

Öğütçü, müzelerde '˜gezdim, gördüm, bitti' gibi anlayışın ortaya çıkmasının nedenlerini de sorgularken; 'Bunun birinci nedeni, müzenin ne demek olduğunu ve gerçek manada neye hizmet ettiğinin bilinmemesidir. İkinci neden ise tarihsel bilgi ve kanıtlar edinmenin önemini, kişisel gelişime katkı sağlayabileceğinin öngörülmemesidir. Ayrıca müze ziyareti sonrasında görülenlerin kısa bir süre sonra unutulduğu sanılarak önemsizleştiriliyor. Tüm bunlarla birlikte toplum bilincinde, müzelerin en özgür eğitim alanları olduğunun farkına varılamamış olması da önemli bir etkendir. Bu nedenlere müzelerin, ziyaretçilerle arasında organik bağlar geliştirme konusunda işe yarar girişimlerde bulunamamış olması vb. gibi nedenler de eklenebilir' dedi.

'Müzeler teknolojiden yararlanıyor'

İyi bir fikrin ya da tasarımın, her zaman iyi tespit edilmiş problemlerden doğacağını söyleyen Öğütçü; 'Tasarımın doğum nedeni problemdir. Bizler ve dünya genelinde birçok uzman, müzelerimizin yaşanılabilen yerler olmasını istiyoruz. İnsanların bilgiyi almaya istekli oluşlarını aktif tutmayı, sosyal çevreleriyle müzelerde buluşmalarını, çocuklarıyla birlikte gitmeyi istedikleri ilk tercihin müzeler olmasını istiyoruz. Dünyada müzecilik uzun zamandır farklı öğrenme biçimlerine hitap eder hale geldi. Teknolojinin imkânlarından fazlasıyla yararlanıyor, ziyaretçilerini gün boyu hatta sonrasında da ziyaret etme isteği bırakıyor. Türkiye'de panorama müzelerini görmeniz gerek. İstanbul 1453, Bursa 1326, Mardin Arkeoloji Müzesi, dünyanın ilk dijital müzesi Tokyo'yu merak edenler araştırabilir. Bana ilham verdiklerini söyleyebilirim' ifadelerine yer verdi.

'Çocuklar müzenin bir parçası'

Öğütçü, Osman İnci Müzesi'nde yetişkinlerin çocuklarıyla birlikte geçirdikleri sürenin keyifli bir öğrenme ortamına dönüşmesi için atölyeler gerçekleştirdiklerini belirtirken; 'Müzeye gelen, bize katılan herkes müzenin bir parçası haline geliyor, yani müze eğitmeni sadece ben olmuyorum. Hepimiz öğrenen ve öğreten rolünü üstleniyoruz. Minicik çocuklarının ellerinden tutup atölyelerimize koşarak geliyor aileler ve sonraki haftayı iple çeken o kadar çok çocuğumuz var ki. Bu bizim için çok değerli. Yaşayan bir müze olmayı biz, hep birlikte başarmaya çalışıyoruz. Bizimle canlanıveriyor duvardaki bir tablo, bir çocuk gülüşünde göz kırpıyor büstler. Herkesin sanattan anlamasına gerek yok, öyle değil mi? Ama sanatın yaşandığı yerleri hayatının önemli bir yerine konumlandırması önemli' dedi.

'İnteraktif öğrenme ortamı buluyorlar'

Osman İnci Müzesi'nde gerçekleştirilen atölyelerde 2 yaşından yetişkinlere kadar özel programalar içerdiğini açıklayan Öğütçü; 'Gerek geleneksel sanatların ele alınışı, gerekse modern sanatla ilişkileri alternatif yaklaşımlarla harmanlıyorum. Gerçekleştirilen atölyeler, konu ve metotlar anlamında biriciklik özelliği taşıyor. Modern teknolojiden de, ilkel yöntemlerden de yararlanıyorum. Türkiye'de özel müzelerde yürütülen '˜Çocuk Atölyeleri' kapsamında yüksek çözünürlüğe sahibiz. Yani kreatif bir müze atölyeyiz. Sonuç itibariyle 21'inci yüzyıl öğrenme yaklaşımları artık boyut değiştirdi. Öğrenmenin bitmeyen bir yolculuk olduğunu bilen yetişkinler, hem kendileri için interaktif öğrenme ortamlarında bulunmayı, hem de çocuklarının da bu yaklaşımlarla farklı deneyimler kazanmalarını önemsiyor. Dünyaya gelen her çocuktan sorumlu olduğumuzu düşünüyorum. Hatta daha fazlası da var; evrendeki tüm dengelerden sorumluyuz' sözlerine yer verdi. Öğütçü, Osman İnci Müzesi'nin Şubat ayındaki Çocuk Atölyelerinde renk kodları, optik sanat, kinetik sanat, pop art konularına yer verileceğini de sözlerine ekledi.