Gözler Belediyeyi Aradı

Edirne Kent Konseyi'nin her ayın son Çarşamba günü düzenlenen toplantılarından Kasım ayı toplantısında '˜Sivil Toplum Örgütlerinin ve Kent Konseylerinin Kent Yönetimine Katılımı' konusu ile ilgili sunum yapan Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Pınar Akarçay, sunumunun ardından katılımcılarda Edirne Belediyesi'nin bilgi paylaşımında zayıf kaldığı eleştirisi gelmesine üzerine 'Şu anda bu toplantıda belediye yönetiminden birileri var mı?' diye sordu. Akarçay'ın sorusuna Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük cevap verdi.

Gözler Belediyeyi Aradı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Edirne Kent Konseyi, her ayın son Çarşamba günü gerçekleştirdiği toplantılarına, dün düzenlenen '˜Sivil Toplum Örgütlerinin ve Kent Konseylerinin Kent Yönetimine Katılımı' konusu ile devam etti. Toplantıya konuşmacı olarak Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Pınar Akarçay katıldı. Dr. Akarçay, Edirne Belediyesi eski nikah salonunda düzenlenen toplantıda katılım ve katılımcı demokrasiyi açıklayarak, Türkiye ve Avrupa ülkelerindeki gelişmelerle ilgili örnekler sundu. Sunumuna katılımı açıklayarak başlayan Dr. Akarçay; 'Katılım, doğrudan demokrasi ile ilintili bir kavramdır. Bir ülkenin katılım düzeyi, demokrasi düzeyine eşittir. Katılım, sadece bir bilgi alma, danışma, görüş belirtme değildir. Katılım, bunların tamamının bir bütünüdür. Bunlar, nihai kararı etkilemek için yapılır. Verilecek olan karardan etkilenecek olan kişilerin karar alma süreçlerine katılımı, söz sahibi olmasıdır. Karar alma süreçlerine katkıda bulunmasıdır. Yurttaşların doğrudan ya da dolaylı olarak karar alma süreçlerinde yer alması çok önemlidir. Katılım, her şeyden önce bir insan hakkı, üçüncü kuşak, dayanışma türüyle kullanılabilen bir insan hakkıdır' ifadelerine yer verdi.

Türkiye'ye yeni geldi
Katılımcı demokrasi konusunda açıklamalarda bulunan Dr. Akarçay; 'Bugün dünyada en çok söylenen katılımcı demokrasidir. Artık liberal demokrasi bitti, katılımcı demokrasi var. Türkiye'ye bu kavram ve tartışmalar çok yeni geldi. Oysaki dünyada 1970'den itibaren tartışılıyor. Avrupa'da 1980'den sonra yasalarına işlemeye başladı. Katılımcı demokrasi, önce bireylerin kamusal alanda işbirliği kurarak ortak bir akıl geliştirerek, müzakere ederek, temsil edilebilir çıkarlar oluşturarak yönetimi sürede dâhil etmesidir. Katılımcı demokrasi, yerelde başlayan ve örgütlü veya örgütsüz bireylerin işbirliği ve ortak akıl geliştirmesiyle gelişen, büyüyen çalışmalardır' dedi.

İrade oluşturmaya dikkat çekti
Katılımcı demokraside önemli olanın iradeyi bireyler ve yönetimle birlikte oluşturmak olduğuna dikkat çeken Dr. Akarçay; 'Yerelde sivil toplum üyelerinin, toplumsal ve siyasal çıkarlarının örtüşmesi ve temsil edilebilir bir irade ortaya koymasıdır. Görüşmeci ve oydaşmacı bir demokrasidir. İrade oluşturma ve kamusal işlerde ortak bir irade belirleme, uzlaşma biçimidir. Avrupa'da bunu önce yerelde geliştirip sonra merkezde uygulamaya başladılar. Tabii ki orada da bazı sıkıntılar var ama bugün işleyen sistemin adı katılımcı demokrasidir' sözlerine yer verdi.

'Liberal demokrasi istenmiyor'
Liberal demokrasinin; temsilciliğe, seçilmeye, meclislere dayanan bir demokrasi olduğunun altını çizen Dr. Akarçay; 'Fakat bugün artık bunun yeterli olmadığı söyleniyor. Bugün liberal demokrasi, demokrasinin olmadığı bir ortam olarak söyleniyor. '˜Biz bunu istemiyoruz, biz katılımcı demokrasi istiyoruz' deniyor. Yerelde oluşan iradenin yönetime dahil edilmesi isteniyor. Burada önemli olan şey, yerelde ortak bir aklın oluşabilmesi için çıkarların örtüşmesidir. Burada bahsedilen şey bireysel çıkarlar değil, toplumsal ve siyasal çıkarlardır. Ne için? İyi bir kent, iyi yönetilebilecek bir kent için, beraber kararlar alabilmek için, kenti beraber şekillendirebilmek için' dedi.

'Nihai karara katılacağız'
Katılımcı demokrasinin, bütün politik aktörlerin katılımından bahsettiğini söyleyen Dr. Akarçay; 'Sivil toplum örgütleri, üniversiteler, meslek örgütleri, kent konseyleri ve bunların tamamının katılımı katılımcı demokrasi dediğimiz şeydir. Bütün toplumsal ve politik aktörlerin süreçte yer almasıdır. Neye katılacağız? Kararların hazırlık, olgunlaşma sürecine ve nihai karara katılacağız. Avrupa'da ayrıca kararların uygulanmasına da katılım var' ifadelerine yer verdi.

'Türkiye'de bilgilendirme eksik'
Sunumunda katılım ayaklarının önemine de değinen Dr. Akarçay; 'Bu ayaklardan biri eksik olursa etkin bir katılım modeli maalesef çizilemiyor. Bilgilendirme, diyalog, müzakere ve karar. Bilgilendirme, katılabilmenin en önemli ayağıdır. Türkiye'de çok eksik olan şey budur. Belki de bu yüzden kentlilik bilinci gelişemiyor. Belki de bu yüzden kente katılmada insanlar kendilerini sorumlu hissedemiyor. Çünkü bilgilendirme ayağı Türkiye'de ciddi anlamda eksik. Şeffaf değil, net ve açık bir bilgilendirme yok. Avrupa'da en çok önem verilen şey bilgilendirme ayağıdır. Çünkü bilmediğiniz bir şeye katılamazsınız. Dolayısıyla konunun ne olduğunu bütün detayı ile bilmeniz gerekiyor. Bilgilendirme olabildiğince açık ve şeffaf, herkesin anlayabileceği düzeyde ve bütün kanallardan yapılmalıdır. Sadece resmi kanallardan değil. Gerekirse poster, broşür, yerel basınla, kentteki panolar, bilgilendirme toplantısı yapılarak bilgilendirme yapılmalı. Bilgilendirme kapsayıcı olmalı' dedi.

'Karara katılım olmalı'
Katılım için ikinci önemli basamağın diyalog ve danışma olduğunu belirten Dr. Akarçay; 'Diyalog ve danışmada alınacak bir kararla ilgili olarak ilgililerin, katılmak isteyenlerin görüş belirttikleri; bu görüşlerin kayıt altına alındığı, sorularının cevaplandığı bir aşamadır. Müzakere etme ise bunun bir üst aşamasıdır. Görüş aldık, soruları cevaplandırdık, bilgilendirdik ve şimdi sıra bu danışma sonucunda alınan görüşler, verilen cevaplar sonucunda kararda bir değişiklik yapacak mıyız, planda bir değişiklik yapacak mıyız? Üçüncü aşama budur. Nihayetinde de karar aşaması. Bütün bunlar yapıldıktan sonra karar vermek. Katılım dediğimiz şey bunları içermiyorsa, o bir katılım değildir. En azından aktif bir katılım değildir. Tüm Türkiye'de olduğu gibi pasif bir katılımdır' sözlerine yer verdi.

'Görüşlere geri bildirim yapılmalı'
Türkiye'de halkın yerel karar alma sürecinde kent konseylerine, halk toplantılarına, sosyal medyaya, referanduma, kamuoyu yoklamalarına, mitinglere ve protestolara katılarak yer aldığını söyleyen Dr. Akarçay; 'Bu katılımlar Belediyenin karar alma süreçlerinde yer almayı sağlayan ve yasal olan katılım araçlarıdır. Önemli olan bu katılım araçlarının işleyebilmesi için mutlaka yerel yönetimden de bir veya birkaç yöneticinin, ilgili birimlerinden yöneticilerinin mutlaka toplantılarda yer alması, bu toplantılarda oluşturulan görüşlere bir geri bildirim yapılması önemlidir' dedi.

Dünyadan örnekler verdi
Katılımın, Türkiye'ye çok yeni bir kavram olduğunu, dünyada ise daha eski tarihten itibaren tartışıldığını belirten Dr. Akarçay; 'Özellikle uluslararası örgütler bu tartışmayı başlatmış durumdadırlar. Dünya Bankası, ilk kez 1989'da katılımcı, yönetişimci bir yönetim modelinden bahsediyor. Çok aktörlü yönetim, yani kararların sadece yerel yöneticiler tarafından değil, bütün aktörlerin katılımıyla alındığı bir yönetim biçimi. Dolayısıyla burada açıklık ve şeffaflık çok önemlidir. Katılımcı yönetimi oluşturmak için açık ve şeffaf bir yönetim, kamu işlerine katılan güçlü bir sivil toplumun geliştirilmesi ve daha da önemlisi katılımı sağlayacak araçların ve mekanizmaların geliştirilmesi. Birleşmiş Milletler, gündem21 ve yerel gündem21 programlarıyla özellikle yerel metinlerde katılımcı yönetim biçiminin geliştirilmesi ve katılımı sağlayacak araçların sağlanmasını bu belgelerle istemiştir. Bunlar bağlayıcı metinler değil, bir öneridir. Ancak önemli önerilerdir. Avrupa Birliği; açık, katılımcı ve hesap verebilir bir yönetim ve bunun gerekleri üzerinde durmuştur. Aday ve üye ülkelerin bunu sağlayacak araçların sağlamasını ve bunu gerçekleştirecek yasal düzenlemeleri yapmasını önermiştir' ifadelerine yer verdi.

'Yerelde muhalif yapı istenmiyor'
Türkiye için Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ve Avrupa Kentsel Şartı'nın çok önemli olduğunu söyleyen Dr. Akarçay; 'Türkiye bu iki belgeye imza atmış bir ülkedir. Ancak tabii ki çekinceler koyarak imza atmıştır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, katılımcı bir yönetimin özellikle yerel yönetimlerde, yerelde katılımcı bir yönetimin öneminin altını çizer ve der ki; '˜Mutlaka yerel yönetimler, katılımcılığı sağlayacak araçları kurmalıdır.' Avrupa Kentsel Şartı, çok önemlidir. Biz bu şarta imza atmış durumdayız. Bu metinlerde '˜Karar süreçlerine halkın örgütlü veya örgütsüz biçimde katılımını sağlayacak araçları ve mekanizmaları geliştirmek şarttır.' diyor. Türkiye bu iki metne imza attığı için özellikle 2005 yılında yapmış olduğu yeni belediye kanununda kent konseylerini kurmak durumunda kalmıştır. Ama tabii ki çekince koyduğu için bazı şeyleri dışarıda bırakmıştır. Mesela; kent konseylerinin daha özerk yapılar olmasını, kent konseylerinin ayrı bir bütçesi olmasını, kent konseylerinin bağlayıcı karar alabilme yapısına sahip olabilmesini dışarıda bırakmıştır. Bunlar bilerek dışarıda bırakılmıştır. Bizim gibi dışarıda bırakan ülkeler elbette var. Ama bizde bunlar bilerek dışarıda bırakılmıştır. Çünkü yerelde muhalif yapı istenmiyor' dedi.

'Edirne son derece yetersiz'
Türkiye'de etkin katılımın önündeki engelleri açıklayan Dr. Akarçay; 'Katılım araçları yetersizdir, bunu geliştirmek gerekir. Eğitim düzeyinin düşük olması önemli bir faktördür. İnsanlar kendilerini kentle ilgili sorunlarda yeterince sorumlu görmüyor, hatta okuma yazma oranlarının bile düşük olması haliyle kentlilik bilincinin gelişmesini etkiliyor. Yönetimde açıklık ve şeffaflık sorunları var. Açık ve şeffaf yönetim şekli bulmak biraz zor. Etkin bir sivil toplum eksikliği var. Siyasal ve toplumsal kurumlara güvensizlik var. Ciddi bir güven problemi var. Dünya genelinde güven problemi var ama Türkiye'de bu hep vardı. Bunlarla birlikte tabii ki tekilcilik ve kayırmacılık. Hemşehriliğe dayanan, aynı aileden gelme, aynı siyasi partiden olma gibi sebeplerle adam kayırma. Katılım eksikliği yaratan diğer unsurlar ise yerel bilgilendirme kanallarının yetersizliği. Katılım konusunu Türkiye'de çok fazla çalışmadım ama kısa süreli bir projem vardı. Özellikle Edirne'yi incelediğim bir projeydi. Oradan çıkardığım sonuçlar, yerel bilgilendirme kanallarının son derece yetersiz olduğuydu. Karar verilmeden önce etkin bir diyalog süreci yok. Genelde karar sonrası oluyor ama karar öncesi de eğer birilerine başvuruluyorsa alınan görüşlerin nihai kararı ne kadar etkilediği ile ilgili bir geri dönüş yapılmıyor. Bilgilendirme yok. Bunu izleyebilecek bir araç, mekanizma da yok. Müzakere araçları yetersiz. Yerel aktörlerin rolleri belirlenmemiş. Mesela; meslek örgütlerinin, kent konseyinin rolleri tam olarak nedir?' sözlerine yer verdi.

Belediyeden katılım yok
 Dr. Akarçay, açıklamalarının ardından İsveç'te katılımcı demokrasi çalışmalarından örneklerle sunumunu tamamlayarak katılımcıların sorularını yanıtladı. Toplantıda söz alan Kent Konseyi toplantısı katılımcılarından Cemile Özeker, Edirne'deki işlemlerin halkın bilgi sahibi olmadan gerçekleştiğini belirterek; 'Burada bizler bilgi sahibi olmadan işlemler harekete geçiyor. Bizlere sonuç geldiği an plan bitmiş oluyor. Bir de böyle bir olay var. Bizler gözümüzü bir açıyoruz taşıtlara zam yapılmış. Ama o zam gelmeden önce bana hizmet olan bir yerde benim fikrimin alınması lazım. Burada kent konseyi, başlayan bir şeyin üzerine gidiyor. Ama önemli olan bizim önceden bilgimizin olması, o bilgi doğrultusunda diyalogların kurulması, müzakerelerle bir sonuca varılmasıdır. Ama bizler burada ona sahip değiliz' dedi. Özeker'in konuşmasının ardından toplantıda; 'Şu anda bu toplantıda belediye yönetiminden birileri var mı?' diye soran Dr. Akarçay'a yanıt Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük'ten geldi; 'Tüm başkan yardımcılarına davetiye verdik.' Gökerküçük'ün yanıtı katılımcıları gülümsetirken, toplantıya Edirne Belediyesi'nden hiçbir yöneticinin katılmaması dikkat çekti.