
Mavi pazar
Cüneyt Özdemir
Komşularımız için alışveriş cenneti olmuşuz.
Geçtiğimiz Cumartesi günü bunu net olarak görebildim.
Nereye baksanız turist, nereye Bulgar ve Yunan otobüsü,
otomobili.
Yolda geçen her iki otomobilden birisi yabancı plakalı.
Neden gelmesin adam.
Avrosu varsa yedi buçuk liraya yakın bir karşılığı var.
Levası varsa neredeyse dört lira.
Gerçi yavaş yavaş bizim etiketlerdeki fiyatlar da yukarı
doğru hareketlendi.
Ama yine paramızın değerinin düşmesi nedeniyle komşu ülke
vatandaşları Edirne'ye gelip yaptıkları alışverişte karlılar.
Turistin gelmesi demek esnafın iş yapması demek.
Esnafın iş yapması demek kente para gelmesi demek.
Adamlar artık ekmeği, balığı, sebzeyi, fayansını, parfümünü
buradan alıyor.
Hatta kendi aralarında bizim çarşılarımızın, pazarlarımızın
özel isimleri bile var.
Örnek; Bulgar bir arkadaşım bana 'Mavi Pazarın nerede
olduğunu biliyor musun?' diye sordu.
'Otuz yılı aşkın bir süredir ben burada gazetecilik
yapıyorum ama Mavi Pazar diye bir yer duymadım' karşılığını verdim.
Sonra bir başkasından öğrendim ki, Bulgarlar Cumartesi
Pazarına 'Mavi Pazar' diyorlarmış.
Sanırım çatısı mavi renkli diye böyle bir ad koymuşlar.
Turist geliyor, esnaf para kazanıyor, ülkeye döviz girişi
oluyor.
İyi tamam da bu turistlerin ülkeye giriş çıkışını neden
zorlaştırıyoruz?
Yine Cumartesi gününden örnek vereyim.
Aziz Georgi Bulgar Kilisesi'nde, yeniden ibadete açılışının
10'uncu yılı nedeniyle bir kültür merkezi açılıyordu.
Aslında izinliydim ama bazı Bulgar meslektaşlarımla görüşmek
için gittim.
Hepsinin söylediği Türkiye'ye girişte çok bekledikleri
yönünde şikayetlerdi.
Oysa Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Kapıkule'de devasa
bir gümrük alanı yapmıştı.
Çok fazla peronu var.
Özellikle Cuma ve Cumartesi günleri Bulgaristan'dan
Türkiye'ye, Edirne'ye bir akın var.
Peronların tamamını çalıştır, kimse sıcakta, soğukta fazla
beklemesin.
Bulgaristan gümrüğünde çok karşılaştım.
Baktılar uzun bir kuyruk oluştu hemen ikinci peronu açıyor.
Yine kuyruk oldu üçüncüsünü açıyorlar.
Kuyruk makul bir hale gelene kadar peron açıyorlar.
Aynısını biz de yapabiliriz.
Çünkü o kadar uzun kuyruğu gören, saatlerce kuyrukta
bekleyen bir dahaki sefere Edirne'ye gelme fikrinden
cayabilir.
Unutmayın, bu işleri tersineyken yani Yunanistan ve
Bulgaristan bize ucuz iken Türkler akın akın akşam yemeklerine, gezmeye,
eğlenmeye bu ülkelere giderdi.
Bu iki ülkede gelen turisti ürkütmemek için doğru dürüst
polis kontrolü bile yapmazlardı.
Biz ise gelmemeleri için ne gerekiyorsa yapıyoruz.
***
Turizm üzerinden devam edelim.
Edirne, yıllardır otopark sorunu yaşayan bir kent.
Oldum olası park sorunu vardır.
Bu sorun her yıl büyümektedir.
Bir de turistler ve gurbetçiler yoğun olarak geldi mi
sıkıntı daha da büyüyor.
Sorunu hep konuşuyoruz ama çözüme yönelik bir çaba ve
çalışmamız yok.
Turist geldi ama arabasını koyacak yer yok.
Ulu orta bir yere bırakıp alışveriş yapsa, geldiğinde
arabasını bulamayacağı belli.
Bunun çözümü katlı otoparklar yapmak.
Belediye bu çözümü ya teşvik edecek ya da kendisi yapacak.
Birkaç yıl sonra bu otopark sorunu Edirne'yi yaşanmaz hale
getirir.
Demedi demeyin'¦