
İtalya'daki Vakalar ve Sınır Hattı Gerginliği
Cüneyt Özdemir
Çin'den sonra en ağır şekilde virüs salgınının görüldüğü İtalya'da hayat normale dönmeye başlıyor. Kapanan işyerleri açıldıkça insanlarda eski alışkanlıklarına yavaş yavaş geri dönüyorlar. İtalyanların ilk koştuğu yerlerden birisi dondurmacılar. Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden uzunca kuyruklar oluşturuyorlar. Süpermarketlerde sıra beklemek eskisi kadar uzun sürmüyor çünkü evlerde kalma olayı bittiği için insanlar psikolojik olarak kendilerini daha rahat hissettiklerinden market alışverişini eskisi gibi önemsemiyorlar. İlk günlerde kıtlık varmış gibi ya da savaş çıkmış gibi tüm insanlar marketlere akın etmişlerdi. Ben çok fazla çıkmadım bu zorlu süreçte. Fakat özellikle maya konusunda bir ara büyük bir sıkıntı olmuştu, şimdi raflarda koli koli duruyor, alan yok.
Hayat bize
ilginç bir periyodu yaşattı, virüs sayesinde evlerde kaldık, aile bağlarımızı
güçlendirdik, arkadaşlarımızı özledik. Çalışmadığımız için para kaybettik ama
olsun. Sağlık her şeyin başı, onsuz ne para ne de mal mülk bir işe yaramıyor. Ağustos
ayında büyük ihtimalle 'Rüzgar gibi geldi geçti' diyeceğiz bu pandemi için. Eskiler
'Beli kırıldı' derler bu durumlarda. Yani eski kuvveti yok anlamında. Ümitle
virüsün tam anlamıyla bitmesini ya da aşısı kimde ise ortaya çıkarmasını
bekliyoruz tüm ülke olarak, tüm dünya insanları olarak. Dünya geneli güncel
rakam 6 milyondan fazla kişide onaylanmış şekilde virüs tespit edilmiş ve 380
bin civarında ölüm gerçekleşmiş. Tahminim 500 binlere ulaşmadan ya da ulaşır
ulaşmaz bu işin rengi değişir. Hakkımızda hayırlısı diyelim.
İtalya'da
yakın gelecekte bir seçim olacağa benziyor çünkü ekonomi tepe taklak oldu. Muhalefetteki
partilerin tek şansı erken seçim söylentilerini gündemde tutmak ve halkı geçen
hafta olduğu gibi meydanlarda protestolara davet etmek. Büyük bir değişim
geliyor gibi buralara; yakın tarihlerde doğa, kimyasal karşıtı, hayvan sever ve
tüm canlılarla birlikte yaşamayı hedef olarak koymuş partiler ve siyasi
oluşumlar yer tutacağa benziyor.
'Yunan
Zorba' başlıklı köşe yazımda Yunan - Türk savaşı komplo teorisinden
bahsetmiştim. Bu günlerde güvenlik güçlerimize taciz atışı yapıldığı haberini
aldık. Birileri ortamı germeye çalışıyor gibi ama ne çıkar doğrultusunda onu
anlamak gerekli bence. Yaşadığım şehre çok yakın bir yerde ikamet eden Dramalı
bir Yunan arkadaşım ile görüştüm bu olayların ardından. Çok üzgündü ses tonu, 'Bitmedi
gitti şu Türk - Yunan it dalaşı, ah politikacılar ah' dedi. Yunan halkının çok büyük çoğunluğu eminim bu
gergin ortamdan dolayı memnun değiller, bizim Türkler olarak memnun olmadığımız
gibi. 'Yurtta sulh, cihanda sulh'
sözünün arkasından yürüyoruz yıllardır. Ama sürekli bir şeyler, Türk - Yunan
halkları karşı karşıyaymış gibi ortamı ısıtacak bir şeyleri bulup duruyor. Tüm
halkların kardeşçe yaşadığı bir dünya bu kadar mı zor? Değil ama insanın kendi
özüne dönmesi gerekiyor. İşte o biraz daha zaman alacak galiba. Sınırda görev
yapan tüm güvenlik güçlerimize sabır diliyorum ve 'Ah şu Yunan politikacılar ah'
sitemini de etmeden geçemiyorum.
Anlayana...