
Biri bizi durdursun
Cüneyt Özdemir
Dün çok inandığın bir şey birden 'I don't believe it' diye böğüreceğin bir hal alabilir. Uyarla işte. 'Çok' sevdiğin birini 'hiç' sevmeyebilirsin, yemediğin bir yemeği yemeye başlayabilirsin. İnsanız nihayetinde. 'Hurraaa' diye bağırmadan önce bi yutkun. Sana diyormuş gibi yapıp kendime söylüyorum. Eksik ve kusurluyum. Geçenlerde bir yerlerde okudum (tabii ki doğruluğunu kontrol etmedim, çünkü yazı haline gelmiş her bilgi doğrudur düsturundan ayrılmam ben, memleketimin güzide insanları gibi): Bilinçaltı bize kendimizi 40 kat daha iyi gösteriyormuş! Süper di mi? Bu oran, egosu yüksek kişilerde kaç kat diye merak ettim. Trilyon olan tanıdıklarım var. Benimki kırk kattır. Maşallah yani. Kırk kat daha geri zekalı olduğumu düşünemiyorum. Bilinçaltım müsaade etmiyor n'apiim! Zannettiğimden kırk kat daha anlayışsızım yani, kırk kat daha ön yargılıyım, kırk kat daha suratsızım (ayy bu daha da fazla olabilir)'¦.. Şimdi diyeceksin ki 'eh, bu kadar kırk kat bi şey olan birinden nasihat mi alalım'. O da doğru'¦ Valla öfke ile kalkan hiç bir kazanımı olmadan kıç üstü oturur. Bir sakin olalım. Bu kötü bir çağrı değil bence. 'Hadi saldıralım, hadi indirelim' den daha hallice bi kere. 'Onu tutalım, bunu asalım' dan daha eli yüzü düzgün. Bugün 'indirmek' istediğini 'indirince' her şey hallolacak mı? Delikanlıyım, delikanlısın, delikanlı! Bu en kolayı'¦ Şiddetle karşılaşan biri olarak söylüyorum. İtimat et ya da etme az çok tarih okumuş, anlatan biri olarak söylüyorum. Şiddet, öfke, nefret bunlar kimseyi hiç bir yere götürmez. Beni götürmüyor, kendime de hatırlatıyorum. Ama şunu yapabiliriz; daha dikkatli olabiliriz, daha özenli, daha ayrıntıcı, daha sağduyulu.. Kendimizi kırk kat daha iyi gördüğümüzün bilincinde olarak'¦
Örnek vermek istiyorum, mesleki bir alışkanlık bu. Karnınız açken ya da başınız ağrıyorken çocuklarımıza bile tahammülümüz azalıyor. İnsanoğlu böyle. Acı içindeyken gözü dönüyor. Önce kendimizi iyileştirmemiz gerek. Bizim gibi düşünmeyen insanların, dünya durdukça var olacağını kabul etmemiz gerek. 'Yok olsunlar' demeye bizim de hakkımız yok, onların da. Siyasi görüşler, inançlar üzerinden dost olunmaz. İnsan ilişkileri, değerler üzerinden dost olunur bence. Bence diyorum bak. Sence değil olduğunu bilerek. Sana bir çay uzattım mı acaba, ya sen beni soğuk bir kış günü arabana aldın mı? Derdini dinledim mi bir gün, yükünü hafiflettim mi? Gülümsedin mi bana tanıyarak beni, karşılık verdim mi? Yorulduk mu birlikte aynı işe koyulduğumuzda? Küsüp, barıştık mı?