
BABAMA BENZEYEN ADAM
Cüneyt Özdemir
Güzel kan kırmızısı güller gördüm. Vaktim de vardı 'durup ince şeyleri anlamaya', durmadım. Eğer bir erik ağacına rastlarsam, söz, durup lezzetli şeyleri tatmak için vakit ayıracaktım. Kulağımda 'everbody'schanging' diye bağıran Keane'e 'herkes mi abi' diyordum tam, 'herkes değişir mi?' Onu gördüm. İşlek bir kavşağın orta yerinde bir sopaya dayanmış bana doğru bakıyordu. Babama benziyordu adam. Bakmamaya karar verdiğimi söylemiş miydim? Hâlbuki o bana seslendi, duydum. Ne dediğini duymadım ama dilendiği o kadar belliydi ki birkaç adım sonra durup kulaklığımı çıkarıp 'ne dediniz' diye sordum. Bence siz'libiz'li hitaplara alışık değildi.
-Merhabalar, ne işle meşgulsünüz efendim?
-Büyük bir dilencilik şirketim var hanımefendi. Çok yakında global bazda yatırımlar yapmayı düşünüyoruz.
Bakın, hala tanımadıysanız söylemeliyim ki ben, küçük çocuklarla yalnız kaldığımda dahi onlar yaşıtımmış gibi muamele eden bir insanım. Sokakta tanımadığım benden yaşlı bir dilenciye, sırf dilenci olduğu için 'sen' diye hitap etmem söz konusu değil yani. Bu meseleyi aradan çıkardıysak, yaşlı dilenciye dönelim. Siz dönmeseniz de ben çoktan diyaloğa girdim sonuçta.
-Kızım çarşıya, oradan da evime gitmek için para lazım.
Gözleri akşamdan kalan adamların gözleri gibiydi. Babam gibi adamların. Babamın gözleri maviydi, söylemiş miydim? Öyle çirkin bir mavi yoktur dünyada. Öylesine kendi zevkiyle meşgul bir mavidir ki o adamı kahverengiye meftun eder. Böyle, nasıl desem, maddeci bir mavi. Kötücül pırıltıları olan. Bir bira ısmarlatana kadar yanındakine dokuz tane hikâye anlatan kurnaz bir mavi. Maltepe sigarası alabildiği günlerde birayla cila yapabilecek kadar zengin olup, Birinci sigarasına muhtaç kaldığı günlerde karısının tükürükleriyle yüzünü yıkayan bir adam. Dilenci değil, benim babam'¦
Çıkardım on lira verdim. Az bir para değil. On kişinin yolunu çevirme zahmetinden kurtarıp evine mi ulaştırdım, yoksa eve gitmekten vazgeçirip bir kutu bira daha almasına mı vesile oldum, Allah bilir. Ben o parayı dilenciye mi verdim, babama mı? Yani evet, parayı yaşlı adamın eline koydum görünüşte de kalben kime verdiğim meçhul. Merhamete geldiğimiz durumlar değişik değil midir birbirimizden? Kimi çocuklara dayanamaz, kimi yaşlılara, kimi sokak hayvanlarına. Kimi sadece 'ver' deyince uzatır, kimininse illa ajite bir hikâye dinlemesi ya da acıklı bir fotoğraf görmesi gerekir. Benim zihnimde o yaşlı dilencinin görüntüsü kapalı gişe oynuyordu. Sefiller altı ciltse ben o adama dokuz cilt sefillik hikâyesi yazıyordum. Bilen bilir, yardım etmem için bir hikâyeye ihtiyacım yoktur asla. Öğrencilerime bu güne kadar bir kuruşluk bir şey aldırdığım görülmemiştir. Ya içlerinde alamayacak biri çıkarsa diye onlarca yoksulluk hikâyesi kurgularım. Fakir fakiri tanımayabilir çünkü. Bazı fakirler de boynunda 'ben fakirim' tabelasıyla dolaşmazlar. Her fakir, dilenci olmadığı gibi her dilenci de fakir olmayabilir. Benimkinden emin olabilirdim. Yağ, kir içinde kahverengi kumaş pantolon konuşmasa da 'günlerdir benimle yatıp benimle kalkıyor' dediğini duyabiliyordunuz. Tamam, ben tanırım bu pantolonları. Saçlar kulakları geçeli epey olmuş, demek ki bir berber koltuğuna oturacak kadar para geçmedi eline epeydir. Ya da hayırsever bir berbere rast gelmedi diyebiliriz'¦
Özgürdü. Dilenci. Babam. Hem babam, hem de dilenci. Özgür olmayan insanların verdikleriyle karnını doyuran özgür adamlar'¦Sercan, dua ediyordur arada babama. Kız kardeşim ve benim pek yapmadığımız sıklıktadır muhtemelen. Babam, cenneti de cehennemi de dünyada yaşayan bi adam. Her ikisini de içinde taşıyan. İçinden taşıran.
Olan her şey için sadece kendimi suçlamam gerektiğini anladığım bir aydınlanma yaşadım. Kime nasıl baktığımız, hangi olaydan ne sonuç çıkardığımız önemliydi aslında. Babamın zehir mavisi gözlerini değil de eline geçen parayla bize yaptığı kıymalı yumurta pişiren uzun parmaklı ellerini hatırlamalıydım belki? Tahta pordanın önüne boylu boyunca uzanan leş kokulu vücudunu çekelediğimiz anlardan ziyade bana okuduğu çizgi romanlardan bahseden telaffuzu düzgün konuşmasını? Herkese uydurduğu yalanların hepsinin yalan olduğunu bilmenin tiksintisini bastırarak, yeni bir işe gireceğini söyleyen umutlu geleceğe tutunmalıydım? Tutunamamıştım. Kendime tutundum. O gün bugündür de kimseye tutunamayanlardanım. Tek suçlu benim. Cennet de benim içimde, cehennem de!