Cüneyt Özdemir

ALGILANAN ZAMAN

Cüneyt Özdemir

Bu dörtlüğü uzun yıllar önce yazmıştım. Zaman nedir sorusuna verilebilecek en güzel cevaplardan birisi bence bu dörtlük işte.  İnsan zevk alarak yaptığı şeylerde zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamaz. Bilgisayar başına oturup internette sörf yapmak gibidir biraz. Senin için sadece beş dakika geçmiştir ama aslında 2 saattir o meretin başındasındır. Fark edemezsin çünkü seni eğlendiren bir şey ise onu zaman diliminde algılaman farklıdır. Yani beynindeki zaman algılama noktasındaki çalışma normalden farklıdır. Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama bazı günler 10 saat çalışırsın ve saate baktığında sadece 1 saat geçmiştir. Yani aslında 10 saat çalışmamış, beynin senin zaman algını sıkıldığın için ya da o işi severek yapmadığın için farklı düzeyde tanımlamıştır. Çalış, çalış bir saat geçsin, iş mi bu arkadaş! Ne yapalım, yapacak başka bir şey yok maalesef. Psikoloji işte böyle bir şey ya da aslında zaman böyle bir şey desek daha mı doğru olur? Bilmiyorum.

Mesela otobüs / minibüs her neyse adı, işte onu beklerken de zaman geçmez çünkü bir yere acelen varsa gelmek bilmez fakat vedalaşmak zorunda isen çabucak geçer. Fakat; ben otobüs beklerken gelmemesi olayında bir sihir biliyorum. Nasıl mı yapılıyor bu sihir? Sigara içiyor musunuz bilmiyorum ama ben ara sıra bıraksam da içiyorum. Ne zaman otobüs beklesem gelmez ve sigara yakıp yakmamak konusunda hep bir tereddüde düşerim. Beklerken patlayacak gibi olurum ve çıkarır bir sigara yakarım. İşte; o an ne oluyor biliyor musunuz? Güldüğünüzü görür gibiyim. Evet, evet o otobüs sigaranızı yakar yakmaz pat diye önünüze damlıyor. Sigarayı mecburen atarsınız, belki içinizden birkaç küfürde eşlik edebilir. Orasını bilemem, bir şey demek istemiyorum. Bakın bu da bir zaman algısı işte. Tütün bitkisi stresli anlarda insanın negatif enerjisini toprağa vermekle görevli bir bitkidir. Eğer içiyorsanız bu zıkkımı, beyin adını duyar duymaz sizi rahatlatıcı pozisyona doğru yönlendirir. Bu da sizi bekleme anında daha az sinirli ya da gergin yapar. Otobüs ve sigara olayı işin biraz şakası tabi ki de fakat işe yarıyor. Deneyebilirsiniz, belki de size de denk gelmiştir. Tütün demişken aklıma geldi; Edirne'de önceki yıllarda tütün yetiştiren çiftçiler vardı. Daha doğrusu varmış ben görmedim tabii ama büyüklerimizden öğrendim. Tütün esans olarak Avrupa'da çok pahalı, lavanta kadar olmasa da tütün esansı da rağbet görüyor. Kozmetik sektörünün en çok kullandığı tarım bitkilerinden birisi, sağlık sektöründe de kullanılıyor. Masaj esnasında eklenen bir damla tütün esansının kan dolaşımına etki ettiğini ve özellikle omuzlar boyunca oluşan gergin kasların iyileştirilmesinde faydalı olduğunu okumuştum. Kim bilir daha okumadığımız ya da bilmediğimiz ne özellikleri vardır. Marmara Bölgesi'nde Altınova, Ayvalık, Edremit ve Burhaniye tütünleri gibi tütünler ihraç edilecek kalitede tütünler diye okumuştum.  Edirne'de ise ekonomik bir getirisi olmayan tarım ürünü. Halbuki Edirne içki ve sigara tüketimi açısından ülkemizin önde gelen şehirlerinden. Üretim teşvik edilse ve bir de fabrika kurulsa bence süper olur. Bu sözleri sigara için diye söylemiyorum yani niyetim sizi kötü bir alışkanlığa özendirmek falan değil, bu konuda anlaşalım lütfen. Benim derdim bu mereti içiyoruz madem en azından parası Edirne'de kalsın. Gidip elin binlerce kilometre uzaktaki Amerikalısının cebine koymayalım paralarımızı. Yoksa kimin umurunda tütün. İçmediğimizi farz edelim o zaman çiftçilerimizin ortak kullanabileceği bir damıtımhane kuralım. Orada ürettiğimiz tütün esanslarını da Avrupa ya da dünyanın diğer bölgelerine satalım. Olmaz mı? Olmaz değil mi, biliyorum çünkü hiç kimsenin umurunda değil böyle şeyler. Biz millet olarak alışmışız paramızı yabancıya kaptırmaya. Onun için de sıkıntı yok. Neyse; ben bu tarz fikirleri sunmaya devam edeceğim. Kim bilir belki bir gün Edirne'de da birkaç fabrika benim sayemde kurulur da birkaç bin aile ekmek yer. Ha sigara fabrikası olmuş ha tütün esans fabrikası ne önemi var ki? Önemli olan evine bir parça ekmek götür, benim için esas olan o. Amerikalılar, İngilizler yiyeceğine bizim Edirneliler yesin, fena mı?

Yazarın Diğer Yazıları