
Taşlar çiçek açmaz
ALİ CAN ZERAY
Bir zamanlar Edirne’nin refüjlerinde çiçekler vardı. Rengârenk açar, geçenlere gülümserdi. Şimdi onların yerinde taşlar var. Beyaz, soğuk, savrulmaya hazır taşlar.
Ama mesele sadece çiçeklerin yokluğu değil.
Kıyık Caddesi’nde yapılan refüj düzenlemesi, kelimenin tam anlamıyla bir kaza alanına dönüşmüş durumda. Refüjün yüksekliği öyle ölçüsüz ki, vatandaş da sürücü de ne olduğunu anlayamıyor.
Yoldan bir anlık sapma, gecenin karanlığında bir görüş hatası; o yüksek beton set bir araca, bir motosikletliye ya da bir bisikletliye ciddi zarar verebilir. Bu bir düzenleme değil, adeta tuzağa dönüşmüş bir uygulama.
Bu yükseklik neyin göstergesi?
Refüj dediğimiz yapı, yolu ayırmak, trafiği yönlendirmek için vardır. Ama Edirne’deki bazı refüjler duvar gibi yükselmiş durumda. Kıyık’taki uygulamayı gören herkes aynı soruyu soruyor:
“Burada belediye ne yapmaya çalışıyor?”
Kim bu projeyi onayladı? Bu kenti gerçekten bilen biri o refüjün yüksekliğini ölçtü mü? Yoksa kâğıt üstünde görünen çizgiler mi bir şehrin kaderini belirliyor?
Bir şehir, detaylarda güzelleşir
Edirne gibi bir şehir, ince dokunuşlarla güzelleşir. Çiçekle, sadelikle, zarafetle... Ama biz bu kentte her geçen gün taşlaşıyoruz. Beyaz çakıl taşları estetik zannediliyor, yüksek refüjler güvenlik diye sunuluyor. Oysa kentle ilgilenen herkes biliyor:
Bu uygulamalar ne estetik, ne güvenli, ne de kalıcı.
Kaldırımda yürüyemeyen yaşlı bir amca için, Kıyık’tan geçen bir araç sürücüsü için, Edirne’de fotoğraf çeken bir turist için bu şehir nasıl bir iz bırakıyor?
Taşlar çiçek açmaz.
Refüjler yükseldikçe, insanların huzuru azalıyor. Çiçekler söküldükçe, Edirne renk kaybediyor.