Sinan'ın izini IŞİD silmiş
Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından Mimar Sinan'ın ölümünün 431'inci yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen 11'inci Uluslararası Sinan Sempozyumu'nda '˜Halep Dün, Bugün ve Yarın' konulu sunumunu gerçekleştiren YTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Mahmud Zeyn El Abidin, Mimar Sinan'ın Halep'teki 2 önemli eserine dikkat çekti. Abidin, sunumunda Mimar Sinan'ın Ortadoğu ve Suriye'deki ilk eseri olan Hüsrev Paşa Külliyesi'nin Suriye savaşı sırasında IŞİD tarafından dinamitlenerek havaya uçurulduğunu açıklayarak 'Şu anda restore edilecek bir durumu yok. Maalesef böyle bir eseri kaybetmiş bulunmaktayız' dedi.
Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimar Sinan'ın ölümünün 431'inci yılı etkinlikleri kapsamında Uluslararası Sinan Sempozyumu'nun 11'incisini gerçekleştirdi. Makedonya Yerleşkesinde '˜Mimarlık ve Ekonomi' başlığında düzenlenen sempozyuma Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burcu Özgüven, dekan yardımcıları, akademisyenler ve öğrenciler katıldılar.
Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm
şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile
başlayan sempozyumda, Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğretim üyeleri
yaylı çalgılar kuarteti de mini bir konser verdi. Trakya Üniversitesi tanıtım
filminin de gösterildiği açılış töreninin açılış konuşmasını Mimarlık Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Burcu Özgüven yaptı.
Özgüven,
konuşmasında Uluslararası Sinan Sempozyumu'nun 2005 yılından itibaren
düzenlenmeye başlandığını belirterek; '2019'daki da 11'incisi oldu. Farklı
konuları inceliyoruz. Fakültemizin ve üniversitemizin bir markası haline
dönüştü. Çevre, tarih, komşuluk, sınırlar, kıyılar konularında düzenledik.
Edirne'mizin ve bölgemizin farklı konularını ele alıyoruz. Bu yıl ilk defa
ekonomi üzerinden bakmaya çalıştık. Bunun bir nedeni de mimarların, ekonomi ile
olan ilişkileridir. Mimarlık, ekonominin bir parçasıdır. Öğrencilik yıllarımızda
ekonomi, zorunlu bir dersti. Artık zorunlu dersleri eskisi kadar okutamıyoruz.
O yüzden de mimarlığın ekonomi ile ilgili olan ilişkileri de giderek
zayıflamaya başladı. Bu ilişkiyi, mümkün olduğu kadar yeniden tesis etmeliyiz'
ifadelerine yer verdi.
'Makedonya'dan Trablus ve Şam'a ortaklık'
Ekonominin
üretim ve bölüşüm biçimi olduğunu söyleyen Özgüven; 'Mimarlık da bir üretim
biçimidir. Hem tasarım, hem uygulama, hem de kullanıcı açısından bir bölüşüm
biçimidir. Bu nedenle de ekonomi ve mimarlık arasında kuvvetli ilişkiler
olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca bu sene farklı bakış açıları da getirmeye
çalıştık. Özellikle içinde bulunduğumuz Balkanlar coğrafyası ile Doğa Akdeniz
coğrafyasını buluşturmaya çalıştık. Doğu Akdeniz'in farklı ülkelerinden ve Doğu
Akdeniz'e kıyısı olan farklı şehirlerden hocalarımızla bir araya geldik.
Makedonya'dan Trablus ve Şam'a kadar Osmanlı'nın ulaştığı her yerde bir
ortaklık görebiliyoruz. Çok farklı coğrafyaların bir araya geldiğini ve bu
şekilde de insanlarımızın buluşabileceğini görüyoruz. Mimarlık açısından da bu
tür ortaklıkların geliştirilmesini ümit ediyoruz' dedi.
'Edirne, Osmanlı'yı da en iyi anlatan bir müze şehir'
Özgüven'in
konuşmasının ardından bir konuşma da Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu yaptı.
Tabakoğlu, konuşmasında Mimarlık Fakültesi'nin Trakya Üniversitesi'ne en çok
yakışan bölüm olduğunu söyleyerek; 'Çünkü Edirne, en nadide eserleri barındıran
bir şehirdir. Pek çok kültüre, medeniyete ev sahipliği yapmış ve bunların
mimarlık izlerini de taşıyor. Edirne, 1361'den bu yana Osmanlı'yı da en iyi
anlatan bir müze şehirdir. Osmanlı'nın ilk eserleriyle, en muhteşem eserlerini
bir arada barındıran; köprüleriyle, kervansaraylarıyla, camileriyle, her türlü
eseriyle tamamen bir eğitim üssü denilebilir. Problemler nasıl halledilmiş,
hangi sorunlar nasıl çözülmüş, çok küçük bir metrekare içerisinde
görebileceğiniz bir yer. 3 yıl önce Edirne Açıkhava Anfisinde Geleceğin
Mimarlarını Yetiştiriyoruz Projesi'ni başlattık. Bütün Türkiye'den mimarlık
öğrencilerini alıyoruz. Bu sene uluslararası yapmak istiyoruz. Yarım gün
teorik, yarım gün de pratik olmak üzere çok güzel bir eğitim oluyor. Mimar
Sinan'ın, medeniyetimizin en güzel eseri Selimiye'nin gölgesinde ve Mimar Sinan
adına adanmış bir sempozyumda olduğum için çok mutlu olduğumu ifade etmek
isterim. Medeniyetimizin; matematikte, fizikte, sanatta, mimarlıkta ne dereye
ulaştığının en güzel göstergesidir. Mimar Sinan'ı ve o dönemin yaşayanlarını
saygı ve rahmetle anıyorum' sözlerine yer verdi.
'Halep, Osmanlı'daki en önemli kentlerden'
Tabakoğlu'nun
konuşmasının ardından sempozyumda Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
Öğretim Görevlisi Mahmud Zeyn El Abidin, '˜Halep; Dün, Bugün ve Yarın' konulu
sunumunu gerçekleştirdi. Abidin, sunumunda Halep mimarisi, kent dokusu ve
savaşın etkilerine dikkat çekti. Halep'in, Osmanlı coğrafyasındaki en önemli
kentlerden bir tanesi olduğunu hatırlatan Abidin; '400 yıl Osmanlı
İmparatorluğu yönetiminde kalmıştı. 1516 yılında Mercidabık Savaşı'nın ardından
Memlük dönemi kapanıyor ve Halep'te yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfa, 400 yıl
devam etti' dedi.
Sinan'ın Halep'teki eserlerini açıkladı
Mimar
Sinan'ın Halep'te 2 adet eseri bulunduğunu açıklayan Abidin; 'Kent dokusunun
yüzde 70'i Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde Halep kentinin
ne kadar önemli olduğunu görmek mümkündür. Özellikle 16'ncı yüzyılda birçok
vakıf inşa edildi. Sinan'ın yaptırdığı eserler o dönemde Halep'teydi. O dönemde
5 vakıf yaptırıldı. Örneğin; Hüsrev Paşa Vakfı ve Dukakinzade Mehmet Paşa
Vakfı, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. En önemli vakfı, Hüsrev Paşa
Külliyesi'dir. Hüsrev Paşa Külliyesi, Halep ve Suriye için bir geçiş olmuştur.
Yeni bir kimlik ve tarz inşa edilmiştir. Alışık olunmayan bir üslupla Mimar
Sinan'ın çizgilerini Halep'te görmek mümkündür. Mimar Sinan, Hüsrev Paşa
Külliyesi'ni mimarbaşı olmadan önce yapmış' ifadelerine yer verdi.
'Sinan'ın eserleri Osmanlı kimliği kazandırdı'
Mimar
Sinan'ın Halep'te sadece mimariye değil, konumuna da önem verdiğini açıklayan
Abidin; 'Lokasyonu çok araştıran ve eseri doğru yerde inşa ettiğini görülür.
Türkiye'de de, İstanbul'da da, Edirne'de de olduğu gibi Halep'te de tam Halep
Kalesi'nin ana girişinin karşısında Hüsrev Paşa Külliyesi'ni inşa etmiştir.
Herkesin, bu eseri algılayabilmesi için bir mesaj vardır. Külliye'ye 3 yerden
girilmektedir. Külliyede bir cami, bir medrese ve bir tabhane vardır. Tipik bir
Osmanlı eseri görülür. Caminin yanındaki han da Mimar Sinan'ın eseridir' dedi. Dukakinzade
Mehmet Paşa vakfında da bir cami, üç han, dört çarşı ve bir bedesten
bulunduğunu açıklayan Abidin; 'Aynı dokuda, aynı merkezde 1555 yılında inşa
edilmiş. Mimar Sinan'a ait çok güzel eserlerden bir tanesidir. Merkezi bir
kubbesi vardır. Halep'teki tescilli dini yapılarda 155 eser vardır. En yüksek
rakam ise Osmanlı dönemindedir ve 82 eser yapılmıştır. Sinan'ın eserlerinin
Halep'in dokusuna Osmanlı kimliği kazandırdığını söyleyebiliriz' sözlerine yer
verdi.
'Hüsrev Paşa Külliyesi dinamitlerle uçuruldu'
Halep'in
2011 yılında anlaşılamayan bir savaş yaşadığını söyleyen Abidin; 'Hüsrev Paşa
Külliyesi, Sinan'ın Ortadoğu ve Suriye'de yapmış olduğu ilk eserdi. Eser şu
anda çukur halinde. Şu anda bu eserden hiçbir şey kalmadı. Bu nasıl bir şey?
Bazı eserlere müdahale edip restore edebiliriz. Ama bu eser tamamen
dinamitlerle uçuruldu. Dukakinzade Mehmet Paşa Camii'nin minaresi zor durumda
duruyor. Ne zamana kadar durur bilmiyorum. Bir çözüm üretmek lazım. Bu çözüm,
çok yüksek yerlerden olması gerekiyor. Benzer tecrübeler yaşamış bazı ülkelerin
şehirleri var. Örneğin; Berlin, çok güzel bir şekilde savaş etkisinden tekrar
imar edildi. O tecrübeden referans alabiliriz. Halep'i tekrar imar etmek işin
en zor kısmıdır. Bir finansman ve kaynak gereklidir. Her eserin maliyeti
yüksektir. Tarihi yapılarda mevcut durumu tespit etmek çok önemlidir' dedi.
'Restore edilecek bir durumu yok'
Abidin'in
sunumunun ardından sempozyumda '˜Halep; Dün, Bugün ve Yarın' konulu serginin
açılışı gerçekleştirildi. Sergide Hüsrev Paşa Külliyesi ile ilgili bilgi veren
Abidin; 'Maalesef şu anda tamamen yıkılmış vaziyettedir. Mimar Sinan tarafından
Halep'te yapılan ilk eserdir. Ne yazık ki en çok zarar gören eser oldu. Çünkü
tamamen dinamitlerle patlatıldı. Şu anda restore edilecek bir durumu yok.
Tamamen baştan inşa edilebilir. Baştan inşa ettiğimiz zaman da ne kadar
kazanılabilir? Eski değerine ne kadar kavuşabilir? Bu imkânsızdır. Maalesef
böyle bir eseri kaybetmiş bulunmaktayız. Mimar Sinan'ın Halep'e getirdiği
yenilik, özellikle 16'ncı yüzyılda kullanmış olduğu plan tipolojisi ve merkezi
kubbe kullanmasıdır. Önceki dönemlerde merkezi kubbe inşa edilmiyordu. Mimar
Sinan'ın getirdiği minare şekli de önemlidir. İslamiyet'te minare şekli,
Emevilerden başlayarak farklı şekiller almıştır. Kare, dikdörtgen ve sekizgenli
minareler yer alıyordu. Ama Mimar Sinan, minareye sivri ve '˜pencil type'
denilen silindirik bir şekil getirdi. Halep dokusuna yeni bir kimlik kazandırdı
ve kente bir Osmanlı kimliği kazandırdı. Hüsrev Paşa Külliyesi de IŞİD
tarafından dinamitlendi. Orijinaline uygun inşa edilse bile maketi gibi olur.
Asaletine tekrar kavuşmak imkânsızdır. İnsani anlamda çok büyük bir kayıp ve
buna anlam verebilmek bile çok güçtür. Bazı şeyleri akıl kabullenemiyor. Hayat
dolu bir kenti bu hale getirdiler. Eserlerle birlikte insanları da kaybettik.
Haleplileri tekrar Halep'e nasıl geri döndürebiliriz? Bu da önemli bir
noktadır. Halep'i imar etmek istiyorsak, ancak Halepliler tarafından imar
edilmelidir. Çünkü Halep'i bilen Haleplilerdir' ifadelerine yer verdi. Serginin
açılışının ardından sempozyum, Faruk Göksu'nun '˜Geleceği Tasarlamak' konulu
sunumu ile devam etti. Sempozyum, bugün gerçekleştirilecek sunumların ardından
sona erecek.
Bakmadan Geçme





