Sakıncalı Piyade'yi anlattı

ADD Edirne Şubesi'nin düzenlediği 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı suikast sonu hayatını kaybeden araştırmacı gazeteci ve yazar Uğur Mumcu'yu anma törenlerinde konuşma yapan İlhan Uz, Mumcu'nun Ağrı ili Patnos ilçesi 34. Piyade Alayı'ndan asker arkadaşı olduğunu açıkladı. Uz, Mumcu ile yaşadığı '˜Sakıncalı Piyade' kitabıyla ilgili anısını paylaşarak Mumcu'nun asker arkadaşlarıyla sohbet ettiği sırada 'Askeri görevim sona erdikten sonra Sakıncalı Piyade adlı bir kitap yazacağım' dediğini söyledi.

Sakıncalı Piyade'yi anlattı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi, 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı suikast sonu hayatını kaybeden araştırmacı gazeteci ve yazar Uğur Mumcu'yu düzenlediği törenle andı. Edirne Belediyesi önünden Atatürk Anıtı'na düzenlenen kortej ile başlayan tören, Uğur Mumcu Anıtı'nda devam etti. '˜Adalet ve Demokrasi Yolunda Katledilen Şehitlerimizi Unutmadık Unutturmayacağız' yazılı pankart ile Edirne Belediye Bandosu eşliğinde Belediye binası önünden başlayan kortej, Atatürk Anıtı'nda çelenk töreni düzenledi. Törende ADD Edirne Şubesi, Atatürk Anıtı'na çelenk sunarken; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Uğur Mumcu ve tüm vatan ve demokrasi şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu. İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından tören, Uğur Mumcu Anıtı'nda devam etti. Uğur Mumcu Anıtı'na gelen tören korteji, burada Anıtı kırmızı karanfiller bırakarak Uğur Mumcu'yu andılar. Törende konuşma yapan ADD Edirne Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Celil Özcan, 25 yıl önce 24 Ocak 1993 tarihinde Türkiye'nin '˜Kalpaksız Kuvayı Milliyecisi'ni yitirdiğini belirterek; 'Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban vermiştir. Karlı sokakta patlayan bombanın estirdiği rüzgâr Türkiye'nin 'mumunu' söndürmüş, karanlıkta bırakmıştır. Önümüzdeki görev sadece Devrim Şehidimiz Uğur Mumcu'nun gerçek katillerini bulmak değil, Mumcu'nun yokluğunda kaybettiklerimizi geri almaktır' ifadelerine yer verdi.

'Karanlık bir ay'
Ocak ayının Türkiye için aydınlanma ve daha çok demokrasi yolunda yitirilen Onat Kutlar, Gaffar Okkan, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi isimlerin ölüm yıldönümleriyle dolu karanlık, kasvetli ve acılarla dolu bir ay olduğuna dikkat çeken Özcan; 'Uğur Mumcu; '˜Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda '˜mezar taşı' gibi susmamasıdır' diyen, gazeteciliğin, halkın sağlıklı bilgi alma, kamuoyunun özgürce oluşmasına katkı verme sorumluluğunu taşımak olduğuna inandı. Yaşamı boyuncu bunun kavgasını verdi. İhale takipçiliği yapan medya patronlarının ve Gazetecilik mesleğini itibarsızlaştıran kalemlerin de korkulu rüyasıydı' dedi.

'Neden hedef seçildiğini anlamaktayız'
Mumcu'nun demokratik düzeni çürüten, halkı sömüren tarikat, siyaset, ticaret sarmalını, hazineyi soyan hayali ihracatçıları, silah kaçakçılarını, iktidar sahiplerince kollanan mafya düzeninin gerçek yüzünü halka sunduğunu söyleyen Özcan; 'Birbirinin zıddı politik söylem aktörlerinin arkasındaki aynı merkezleri teşhir etti. Türkiye'nin kuruluş ve var oluş felsefesinin simge ismi Uğur Mumcu'nun katledilişinin üzerinden geçen 25 yılda yaşananlara baktığımızda, etnik ve mezhepsel bir cehennem içine sürüklenen ülkemizi gördükçe Uğur Mumcu'nun niçin hedef seçildiğini daha iyi anlamaktayız' sözlerine yer verdi.

'Toplumsal cinnet halidir'
Küçük yaşlardaki çocukların tarikat yurtlarında, Kuran kurslarında tecavüze uğramasının, kadın cinayetlerinin her geçen gün artmasının, genç kızların tecavüzcüsü ile evlendirilmesinin '˜hoşgörü' ile karşılandığı '˜bir kere ile bir şey olmaz' mantığının, işi kız çocuklarının 9 yaşında evlendirilmesinin önünün açılmasına kadar getirdiğini söyleyen Özcan; 'Anayasamızın laiklik ilkesini, yasaları, insan ve çocuk haklarını ayaklar altına alan Diyanetin açıklamaları '˜zırva' sözcüğü ile geçiştirilemez. Bu bir toplumsal cinnet halidir' dedi.

'İnsan olmak yeterli'
Özcan, okullarda '˜andımızın okunmasının yasaklanmasının ardından ortaya çıkan gelişmelere dikkat çekerek; 'Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren '˜küçüklerini korumak' anlayışından, dokuz yaşındaki kız çocuklarının evlenmesinin önünü dinen açma noktasına getirildik. Dokuz yaşındaki çocukların reşit olmasını bırakın, bedenen, zihnen ve ruhsal gelişim olarak korunmaya muhtaç olduğunu bilmek için anne ve baba olmaya gerek yok. İnsan olmak yeterli. Ders programında yaptığı değişikliklerle, ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile devrimlerini ders kitaplarından çıkaran Milli Eğitim Bakanlığı, kitapları bilimsellikten uzak, çağdışı, hurafelerle doldurarak, sorgulamayan, aklını kullanamayan gençler yetiştirmeyi amaçladıklarını bir kez daha ortaya koydu' ifadelerine yer verdi.

'15 Temmuz darbe girişimini lanetliyoruz'
Özcan, açıklamalarında Atatürk'ün yok sayılmaya çalışıldığını söyleyerek; 'Her ne kadar Atatürk yok sayılmaya çalışılsa da son zamanlarda yaşadığımız zor günlerde ülkemizin çaresi Atatürk ve onun gösterdiği yoldur. Atatürk İlkelerini eksiksiz sahiplenerek FETÖ dâhil bütün belalardan kurtulmamız gerçekleşir. Bu nedenle Ulu Önder Atatürk unutturulmaya değil, tam aksine daha fazla tanıtılmaya ve yaşatılmaya çalışılmalıdır. Atatürk'ün İlke ve Devrimlerini yaşatmak ve uygulamaktan başka çıkış yoktur. 15 Temmuz 2016 gecesi, CIA desteğiyle,  başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, devletin neredeyse tüm kurumlarına sızan FETÖ mensuplarınca yapılan darbe girişimini yapanları ve buna fırsat hazırlayanları bir kez daha lanetliyoruz' dedi.

'Egemenlik Türk milletine verilmeli'
15 Temmuz'un,  Türkiye için çok önemli derslerle dolu olduğunu söyleyen Özcan; 'Her türlü etnik, mezhepsel ayrıştırıcı politikalar bir kenara bırakılmalı, Cumhuriyet rejiminin sağladığı eşitlik ve özgürlük olanaklarına sıkı sıkıya sarılmalı, bu anlamda, 16 Nisan halk oylaması ile saraya verilen egemenlik, saraydan alınarak yeniden Türk Milletine verilmelidir. Siyasi partiler başta olmak üzere, demokratik kitle örgütleri ve tüm kişi ve kurumlar, PKK, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütlerine karşı ortak tavır alabilmeli, terör uzantıları tüm kamu kurumlarında tespit edilmeli, ancak bu kişilerin yerlerine yeni bir siyasal İslamcı anlayış yerine, kıdem ve liyakati gözeten, hakkaniyetli, yurtsever, Cumhuriyet değerlerine bağlı kadrolar getirilmelidir' sözlerine yer verdi.

'Üniter devleti savunmak öncelikli hedef'
TSK'nın kurumsal varlığının ve onurunun özenle gözetilmesi gerektiğini söyleyen Özcan; 'Yaşadığımız kriz bölgesinde güçlü bir TSK'nın Türkiye'nin en önemli güvencesi olduğu unutulmamalıdır. Bağımsız yargıyı oluşturmak, üniversiteleri laik, bağımsız ve sorgulayan bir konuma getirmek, toprak bütünlüğümüzü, Cumhuriyetimizin kurucu ilkelerini ve Ulusal-Üniter devleti savunmak öncelikli hedeflerimiz olmalıdır. Bugün olduğu gibi bizim her zor günümüzde rehberimiz olan Nutuk, yalnızca geçmiş devrin bir hikâyesi olarak dünümüzü anlatmakla kalmayıp, yakın tarihimizden alınan ibret dolu tecrübelerle, Ulusal varlığımızın bugününe de yarınına da ışık tutabilen bir değer taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin korunması noktasında iç ve dış tehditlere karşı Türk gençliğine yol gösterici niteliktedir. Bağımsızlık ve çağdaşlaşmak yolunda yapılması gerekenleri göstermesi bakımından bağımsızlık mücadelesi veren milletlere ışık tutmaktadır' dedi.

Mumcu'nun sözleriyle bitirdi
Çağdaş bir toplum ülküsüyle kurulmuş laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin, her türlü engel ve sorunları aşarak, günümüzde dayatılan otoriter sistem değişikliğine ulusça geçit vermeyerek, çağdaşlaşma yolundaki tarihsel yürüyüşünü sürdüreceğini söyleyen Özcan; 'Uğur Mumcu bizlere şöyle sesleniyor: '˜Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken, bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım unutma bizi. Yoksulluğun bükemediği bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık, kışlık katlarımız, arabamız olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım unutma bizi. Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi' diyen Uğur Mumcu'yu Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı, O'nun katline yol açan değerlerin savunucusu olmayı bundan sonra da sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz' ifadelerine yer verdi.

Asker arkadaşı, Mumcu'yu anlattı
Özcan'ın konuşmasının ardından törende Mumcu'nun Ağrı ili Patnos ilçesinden askerlik arkadaşı İlhan Uz, konuşma yaptı. Uz, Ağrı'nın Patnos ilçesinde vatani görevini yaptığı sırada araştırmacı gazeteci ve yazar Uğur Mumcu ile yollarının kesiştiğini anlatırken, Mumcu'nun asker arkadaşlarıyla birlikte çay içerek dinlendiği bir sırada '˜Sakıncalı Piyade' adlı kitabı ile ilgili yaşanan bir anıyı anlattı. Mumcu'nun asker arkadaşlarıyla sohbet ettiği sırada; 'Askeri görevim sona erdikten sonra Sakıncalı Piyade adlı bir kitap yazacağım' dediğini açıklayan Uz, Mumcu'nun Tuzla Piyade Okulu'ndaki üç aylık eğitiminden sonra, er olarak Ağrı ili Patnos ilçesine gönderildiğini söyleyerek; '34. Piyade Alayı'ndan asker arkadaşımdı. Kantinde çay içtik, yemek yedik. Birlikte yürüyüşlere çıktık. Bir fikir arkadaşımızdı. Kendisini saygıyla anıyorum' dedi. Tören, Mumcu anısına söylenen şarkılar ve anıtına bırakılan kırmızı karanfillerle sona erdi.

Bakmadan Geçme