Prof. Dr. Ahmet Günşen'den ilginç iddia:

Edirne Tarihi ve Kültürü Sempozyumu'nun '˜Dil, Kültür ve Edebiyat' oturumunda '˜Tarihi Kaynaklara Göre Edirne'nin Aldığı Adlar Üzerine' konulu sunumunda Edirne adının köklerini tartışmaya açan Prof. Dr. Ahmet Günşen, kentin adının Türkçe olduğunu iddia etti. Günşen, Edirne adının yay anlamına geldiğini iddia ederek, Tunca ile Meriç'in birleştiği noktaya kadar gelen ve yaya benzeyen yerde I. Murat tarafından yeniden kurulduğunu söyledi.

Prof. Dr. Ahmet Günşen'den ilginç iddia:
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Günşen, Edirne adının köklerini tartışmaya açtı. Uluslararası Edirne Tarihi ve Kültürü Sempozyumu'nun '˜Dil, Kültür ve Edebiyat'oturumunda '˜Tarihi Kaynaklara Göre Edirne'nin Aldığı Adlar Üzerine' konulu sunum yapan Günşen, Edirne adının Türkçe olduğunu söyledi. Günşen, Edirne'nin kadim bir kültüre sahip olduğuna dikkat çektiği sunumunda, kent tarihinin 2 bin 500 yıllık olduğunu ifade etti. Odrislerden Romalılara, Bulgarlardan Selçuklu ve Osmanlılara kadar Edirne'nin pek çok medeniyet tarafından fethedildiğini söyleyen Günşen, çeşitli kaynaklardan Edirne adının kökleri ile ilgili bilgiler verdi.

Edirne'ye,'˜Edirne'de doğup büyüyenlerin şehri' denmesinin kent tarihine ve tarihteki önemli rollere, kültüre ve medeniyet unsurlarınatezat oluşturacağını belirten Günşen;'Çünkü Edirne, kadim kültür ve medeniyetimizin uzun asırlar başkentliğini yapmış, üstelik bizden önceki birtakım medeniyetlere de beşiklik etmiş önemli bir tarihi şehir, kadim kültür ve medeniyet şehridir. Bu şehir, şüphesiz eski çağlara uzanan, arkeolojik çalışmalarla birlikte izlerini taşısa da esas itibariyle 2 bin 500 yıllık tarihi olan bir şehirdir. Bölgede sırasıyla Trakların, Makedonların, Romalıların, Bizansların ve Türklerin mesken olduğu, güzelleştirdiği, sahiplendiği ve günümüze kadar Türk şehri olarak varlığını koruyan bir serhat şehri olarak devam ediyor. Uzun tarihi süreç içerisinde hangi adlarla anıldı? Tarihi kaynakları araştırdığınızda farklı adların kullanıldığını fark ediyorsunuz' ifadelerine yer verdi.

'Geçiş güzergahına kurulmuş'

Günşen, Edirne'nin stratejik ve jeopolitik önemine dikkat çekerek; 'Bu adlar içerisinde tarihi kronolojik sıraya gitmeye çalışırsak bu bölgede 3 nehrin geçtiği ve Avrupa'yı Anadolu'ya, Anadolu'yu Avrupa'ya bağlayan yolların, özellikle de Roma ve daha sonraki dönemlerde önem kazanan Kuzey yolunun üzerinde bulunan son derece stratejik bir noktada, jeopolitik ve stratejik önemli her dönemde olan bir şehirdir. Bu şehrin, geçiş güzergâhı üzerine kurulmuş olması ve tabi bir korunak oluşturan 3 nehirden özellikle Tunca'nın çizdiği yayın içerisinde kurulmuş olması ilgi çekicidir' dedi.

'Odrisler açık pazar kurmuşlar'

Edirne'yi Traklar'ın en önemli kuvvetlerinden biri olan Odrisler'in açık pazar yeri olarak kurduğu bilgisinin tarihte yer aldığını söyleyen Günşen; 'Burada Traklar çok önemli kavramdır. Daha sonraki dönemlerde stratejik olarak önem kazanmaya başlayan şehir, Makedonlar'ın 3 ve 4'üncü yüzyıllarda devreye girmesiyle Büyük İskender'in de iştahını kabartıyor ve işgaline uğruyor. Dünya tarihine Edirne kadar saldırıya, işgale uğramış ve elden ele geçerek tabir yerindeyse yıkılmış ve yeniden yapılmış belki de çok az şehir olduğunu görüyoruz.Makedonlar o dönemde Odrisler'in kurduğu ve '˜Odrislerin Yeri' anlamına gelen Odrisia adının yerine '˜Orestia' adını veriyorlar' sözlerine yer verdi.

'Uskudama ile alakası yok'

Edirne için Makedonlar ile birlikte Roma dönemine de sarkan '˜Uskudama' adından da söz edildiğiniaçıklayan Günşen; 'Bu ad özellikle tarihçi Hammer'in kaynaklarına bağlı olarak Edirne ile özleştirilir. Bunu kabul eden tarihçiler de, kesinlikle reddedenler de var. Bence Uskudama'nın Edirne ile hiçbir alakası yoktur. Uskudama aslında Edirne'nin yakınında olan ve Balkan Savaşları ile Bulgaristan'da kalan Osmanlı himayesindeki eski Üsküdar'ın eski adından başka bir şey değildir' dedi.

'Hadrian yeniden imar ediyor'

Edirne'de Romalılar döneminde iki farklı yol bulunduğunu belirten Günşen; 'Daha sonraki dönemler Romalılar da bu bölgeye geliyor. Burada iki yol var. Güney yolu, Roma'yı bugünkü Arnavutluk'tan başlayarak Manastır, Selanik, İpsala, Silivri ve İstanbul'a bağlayan bir yol. Diğeri de Belgrad'tan başlayıp Niş, Sofya, Edirne ve İstanbul'u geçen yol önemlidir. Bu yol üzerinde Edirne, Romalıların işgalinde kaldı. Bu dönemde M.S. 123-124 yıllarında Roma İmparatorlarından Hadrian bu şehri alıyor ve yıkımlar dolayısıyla küçük bir kasaba görüntüsü olan ama son derece jeopolitik önemi olan bu şehri önemsiyor. Şehri adeta yeniden imar ediyor ve bu şehre Hadrian'ın Şehri anlamına gelen Adrianapolis adını veriyor. Bugünkü Edirne adının oradan geldiğine inanan görüş, bu görüştür. Ama işin öyle olmadığını görüyoruz' ifadelerine yer verdi.

'Adrianapolis'ten gelmiyor'

Adrianapolis'in, önemli bir ad olduğunu ve uzun yıllar kullanıldığını belirten Günşen; 'Adrianapolis'in, bugünkü Edirne'nin adının olmadığı, adıyla ilgisinin olmadığını ileri süren çok önemli isimlerden biri Prof. Dr. Bilge Umar'dır. Türkiye'deki tarihi adlar üzerine çalışan dünyadaki en önemli isimlerden biridir. Bilge Umar'a göre; Adriana, Adrianos ile bugünkü Edirne'nin ya da tarihte şehri yeniden inşa eden İmparator Hadrian'dan geldiğine itirazı şudur; burası tarihi Traklar'ın bulunduğu bir bölgedir ve Adrano adında yer alan Adra ya da Udra adı Traklar'ın inançlarıyla alakalıdır ve onların erkek tanrıçasıAdra ile doğrudan ilgilidir. Anadolu'da özellikle Orta Anadolu ve Ege Bölgesi'nde Adranos adıyla yüzlerce yerleşim adı bulunduğunu söylüyor. Buna katılmamak mümkün değil. Umar; '˜Ana tanrıçanın erkeği anlamına gelir, baş tanrıyı kasteder' diyor.Adrian ya da Adranos adının bugünkü Adriyatik Denizi ile alakalı olduğunu özellikle vurguluyor. Ben de Bilge Umar'ın bu görüşlerine büyük oranda katılıyorum. Edirne adının Adrianapolis'ten beri,Hadrian'ın Şehri anlamıyla olmaması gerektiğini düşünenlerden oldum' dedi.

1361'den önce fethedildi

Günşen, Traklar ve Perslere kadar geçiş noktası ve askeri ordugah olma özelliğini koruduğunu ifade ederek; 'Dolayısıyla hep gidip geliyor. 813'lerde Bulgar hanı tarafından ilk defa işgal ediliyor. Ancak Bulgarlar defaten bu şehri istila etmelerine rağmen, 1361 yılına kadar Bizans ile Bulgarlar arasında gidip geliyor. 1361 fethine gelmeden önce de Saltukname'de görüleceği üzere Osmanlılardan önce Sarı Saltuk Gazi tarafından da fethedilmiş. Sarı Saltuk Gazi'nin Balkanlara 1263'ten önce geçtiği biliniyor. Anadolu'dan gelen Müslüman Oğuzlar, Selçuklular tarafından fethedildiğini görüyoruz. Destanda anlatıldığı üzere Sarı Saltuk Gazi'nin rüyalarında Hz. Peygamber'i görüp; '˜Orası Gaziler ocağıdır' dediği Edirne'ye sahip çıkılmasını vasiyet ettiğini söylüyor. Sarı Saltuk'un da ölmeden önce Gazilerine bu şehri teslim ettiğini, koruduğunu hatta Osman Gazi'nin bile Edirne'de Sarı Saltuk Gazi ile görüştüğünü biliyoruz. Onunla birlikte Aydınoğullarından Gazi Umur Bey tarafından fethedildiğini de görüyoruz. Burada İslam yerleşmesi söz konusudur' sözlerine yer verdi.

Kaleiçi'ne yerleşmeme sözü

Osmanlı padişahlarından I. Murat'ın 1361 yılında Edirne'yi fethettiğini hatırlatan Günşen; 'Fetihte 3 önemli komutan var; Lala Şahin Paşa, Hacı İlbey ve Gazi Evrenos. Lala Şahin Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, bu şehri Sazlıdere'deki yapılan savaştan sonra kaleye sığınan Edirne tekfurunun Meriç Nehri'nin taşmasından faydalanarak Enez'e ve oradan bir görüşe göre İstanbul'a, diğer bir görüşe göre ise Avrupa'ya kaçtığı söylenir. Sabah, gün ışıklarıyla birlikte şehir halkı I. Murat'a Kaleiçi'ne yerleşmemek şartıyla teslim edeceklerini söylemiş. I. Murat'ın sözüyle birlikte de Edirne teslim alınmış' dedi.

'Edirne yeniden kurulmuştur'

Türklerin, kenti teslim alma ve yerleşme dışındaki iskân noktasında tarihi kaleye 650 yılı aşan süre boyunca bina inşa etmediklerini söyleyen Günşen;'Sözlerinde durmuşlar. Bu da halk arasında Edirne'nin adaletle teslim alınıp, adaletle günümüze geldiğinin söylenmesine neden olmuştur. Kaleiçi hâlâ Türklerin mesken olduğu bir yer olarak bilinmiyor. Şehir hafızasında böyle devam ediyor. I. Murat, bu şehri teslim aldı ve İlhanlı hükümdarına gönderdiği fetihnamede şehrin adını Edrene olarak yazıyor. Edrene adını verdiği bu şehri, verdiği söze de uyarak Kaleiçi'ne girmeden Tunca'nın Meriç ile birleştiği noktaya kadar gelen ve yaya benzeyen yerde yeniden kuruyor. Gerçek anlamda bugüne gelen Edirne şehrini asıl kuran Türklerdir. Burası yeniden kurulan bir Türk şehridir' ifadelerine yer verdi.

'Türkçe olduğunu düşünüyorum'

Edirne'de ilk kurulan semtin Kirişhane olduğunu ifade eden Günşen; 'İlk saray, Selimiye Camii'nin olduğu yerdir. II. Murat döneminde ise ikinci saraya başlanmıştır. Şehrin adı, bütün tarihi kayıtlarda Edrene olarak geçer. Edrene'nin yay ile alakası vardır.  Edirne yayı demektir. Maalesef Edrene adı unutulmuştur, literatüre girmemiştir. Kırım şehzadesi olan Adil Giray, Kırım-Kazak, Kazak-Kırgız, Nogay-Tatar, Başkurt ve Kazan Tatarları'nın destanlarında Edrene adı, yay kirişi, yay anlamına gelen bir addır. Etimolojide Moğolca ile birleşen bir addır ve yay ile alakalıdır.  Edirne askeri bir üstür. Benim de kanaatim, Edirne adı Edrene'den gelmektedir. Türkçe bir addır, kanaatimce fonetik değişime uğrayarak önce Edrine, 18'inci yüzyıldan sonra da Edirne'ye dönmüş ve günümüze gelmiştir. Edirne'nin Türkçe olduğunu düşünüyorum' dedi. 

Bakmadan Geçme