Muhabirimiz '˜engelli' gibi dolaştı - 1
Edirne Engelli Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serpil Erkenciler'den gelen bir telefon araması ile başladı her şey. GÜNDEM olarak 3 Aralık Uluslararası Engelliler Günü kapsamında engellenenlerin yaşadıklarını deneyimlemek ve satırlara dökmek amacıyla elektrikli araç ile Edirne'de birkaç saat geçirdik. Acı tatlı olayların yaşandığı birkaç saatte hayatın tam ortasında '˜Bakmak' ile '˜Görmek' arasındaki ince çizgiyi takip ettik. Resmiyete kavuşturduğumuzu düşünürken '˜Özürlü', Engelli', '˜Özel Gereksinimli Birey' gibi tanımlarla adlandırdığımız ama '˜Biz' olmamız gerekliliğini her an hissettiğimiz bir deneyime imza attık.
Günümüzde Edirne, Türkiye ya da dünyanın herhangi bir yerinde kurulan, belirli gün ve haftalar başta olmak üzere farklı zamanlarda çeşitli projeler gerçekleştiren ve hayata yeni bir dokunuş için çabalayan sivil toplum örgütleri varlıklarını sürdüre dursun; insanoğlunun bugün ve her gün '˜bakması' değil '˜görmesi' gereken hayatlar var. Normal sınırları içinde yaşadığımızı hissettiğimiz hayatın içinde bireyselliğimizle sürüklenirken, farkında olmadığımız ama çeşitli adlar vererek resmiyete büründürdüğümüz insanlar '˜Onlar'. '˜Özürlü', '˜Engelli', '˜Özel Gereksinimli Birey' gibi tanımlamalarla sorunlarının çözüleceğine inandığımız, 1992 yılının 3 Aralık günü Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Uluslararası Engelliler Günü'nün kabul edilmesiyle birlikte yılda bir gün hatırlamayı görev bildiğimiz insanlar.
GÜNDEM
olarak 2019 yılının son günlerine doğru adım atarken, Edirne Engelli
Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serpil Erkenciler'den gelen bir
telefon araması ile farklı bir deneyimi kabul etmenin gururunu yaşadık.
Erkenciler, dernek olarak bu yıl farkındalık yaratmak amacıyla bir muhabirin,
elektrikli araç ile Edirne'yi gezmesini ve yaşadığı deneyimleri yazmasını
teklif etti. GÜNDEM Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Murat Savaş'ın da projeye olur
vermesiyle başlayan süreçte yaşadıklarımı ve hissettiklerimi bu satırlarda
okuyacaksınız. Erkenciler ile gerçekleştirdiğim telefon görüşmesinin ardından
her ne kadar elektrikli araca binmemiş olsam da deneyim süreci başlamıştı. Çuvaldızı
kendime batırmaya karar vermişçesine yaptığım ilk empatide ne iş yerimin
bulunduğu binaya, ne de evimin yer aldığı apartmana giremeyeceğimi fark edince
aslında sorunun düşündüğümden çok daha büyük olduğunu hissettim. Bugün '˜engelli'
diye tanımladığımız bireylerin önündeki en önemli engel, '˜Biz' olmamamız, ortak
kullandığımız hayatı yaratırken kendimize 1-0 avans vermemizdir. İşine, evine
ya da herhangi bir sosyal ortama hiçbir yardım almaksızın gidemeyen bir birey
'˜engelli' değil, engellenmiştir.
Elektrikli
araç deneyimimi ise 23 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirmeye karar verdiğimizde
hislerimde büyüyen heyecan ile birlikte tedirginliği unutamam. Aracı nasıl
kullanmam gerektiğinden yolda karşılaşma ihtimalim olan sorunlara kadar birçok
soru işareti zihnimde dönerken; ilk aklıma gelen engellenmiş bireylerin aynı
zamanda ne tür yollarla sömürüldüğü oldu. Yol ortasında bir anda
karşılaştığımız dergi satıcıları mı dersiniz, yoksa sözde destek adı altında
kitap ayracı vs. satanlar mı? Engellenmiş bireylerin ve derneklerinin bu tür
yollara kesinlikle başvurmadığını bilmekle birlikte insanların, beni
tanımasıyla ortaya çıkabilecek sorunların verdiği tedirginlik, iç dünyamda
tartışmalara neden oldu.
Aklımdaki
soru işaretleri ise Engelli Gönüllüleri Derneği'ne adım atmamla birlikte yerini
huzura bıraktı. Dernekteki insanların umutlu bakışları ve deneyimim sırasında
karşılaşabileceğim sorunları nasıl çözebileceğimi detaylarıyla anlatmaları çok
yardımcı oldu. Özellikle Serpil Erkenciler, Sabri Kavak, Şaban Ataseven ve Mübessel
Yolalmaz'a teşekkürü bir borç bilirim. Elektrikli araçla ilk sürüşümü ise
dernek önündeki kaldırımda gerçekleştirdim. İlk deneyimin bu kadar zor
olacağını tahmin etmemiştim. Kaldırımların araç sürüşüne bu derecede elverişsiz
olduğunu fark etmemle birlikte artık yola çıkmamın vakti geldiğine karar
verdim. Erkenciler'den araç sürüş talimatlarını da aldıktan sonra ilk durağım
tarihi Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı'nda gerçekleştirilen açılışıyla
birlikte Edirnelilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Edirne Devlet Tiyatrosu oldu.
Edirne'de
yaşayan her bireyin sosyal hayatına yenilik katan Edirne Devlet Tiyatrosu'nun
bulunduğu kervansarayın kapısından bilet satış bölümüne kadar rahatlıkla
ulaşabilmekten mutlu olsam da önemli olan süreç sahnelenecek oyunu
seyredebilmektir. Tam da burada sorunlar başlıyor. Seyircilerin bulunduğu
salona girmek ve yer almak için ya bir görevliden yardım istemek ya da
sahnelenecek oyuna yalnız gitmemek gerekiyor. Oysa her insanın özgürce tiyatro
oyunu izleyebilme hakkı olmalı.
Edirne
Devlet Tiyatrosu'ndan çıkış yaptıktan sonra Eski İstanbul Caddesi üzerinden
Saraçlar Caddesi'ne gitmeye karar verdim. Cadde üzerinde benim de her
ziyaretçisi gibi tarihi binasını hayranlıkla incelediği Edirne'nin en köklü
eğitim kurumlarından biri olan Edirne Lisesi yer alıyordu. Fakat Edirne
Lisesi'ne ulaşmak için uzun bir süre kaldırımdan değil de trafik akışının
olduğu yoldan devam etmem gerekti. Burada da elektrikli araçla kaldırım dışında
sürüşün ne kadar korkulu bir süreç olduğu anladım. Yol boyunca ilerlerken
kolayca göremediğin arka tarafından araçlar geliyor ve seni fark etmemeleri
demek, bir kazaya davetiye çıkarmak demek. Kaldırımların dar ve elektrikli
aracın çıkabilmesi için uygun şartların sağlanmaması da başka bir sorundu. Edirne
Lisesi'ne kısa bir mesafe kala kaldırıma çıkabileceğim bir bölge görmemle
birlikte ilk kez özgür irademle kendimi kaldırımda buldum. Fakat burada da çöp
konteynerlerinin kaldırımı ne kadar daralttığını gördüm. Konteyner ile duvar
arasından elektrikli araçla geçmek o kadar zordu ki ya araç tekerleği kaldırım
dışına çıkacak ve yere düşecektim ya da arada sıkışıp kalacaktım. Yavaş ve
tedbirli hareketlerle aradan geçmeyi başardım ve soluğu Edirne Lisesi'nin
önünde aldım. Burada hem lisenin bahçesine girebileceğimi, hem de Türkiye
Muharip Gaziler Derneği Edirne Şubesi'nin de girişinin bulunduğu kaldırıma
geçebileceğimi fark ettim. Trafiğin de yoğun olmadığını görünce rahatlıkla
karşıya geçebildim. Şimdilik kaldırımdan yoluma devam edebiliyordum ama bir
süre sonra yeniden trafik akışının olduğu yola çıkmak zorunda kaldım. Hedefim
Saraçlar Caddesi'ydi.
Eski
İstanbul Caddesi'nden Saray Otel'in bulunduğu bölgeye giden yol üzerinde ise
ciddi oranda trafik akıyordu. Burada karşıdan karşıya geçmek için şoförlerin
duyarlı tavırlarına ihtiyaç var. Neyse ki trafikteki araç şoförleri yol verdi
ve rahatlıkla karşıya geçip Saraçlar Caddesi'ne giriş yapabileceğim sokağa
ulaştım. Burada ise karşıma ilk olarak caddenin trafiğe kapalı olduğunu
belirtmek amacıyla belirli aralıklarla konan taşlarla karşılaştım. Aralarında
bırakılan mesafe elektrikli aracın geçebilmesi için uygun değildi. Yine
dikkatli bir şekilde geçtim ve Saraçlar Caddesi'nin kalabalığına karıştım.
Saraçlar Caddesi'nde elektrikli araçlar için en büyük sorunlarından birisi
caddenin parke taş ile döşenmiş olması. Yol boyunca elektrikli araçtaki insan
için ciddi sarsıntı yaratıyor. Bir an duraksayıp; '˜Bu nasıl yol? İçim dışıma
çıktı!' diye haykıracakken fark ettim ki birçok insanla göz temasında bile
değilim. (Devamı Yarın)