İşte o fotoğrafın hikayesi
Gazeteci Behiç Günalan'ın 1989 yılında Bulgaristan'dan Türkiye'ye yaşanan göçte çektiği fotoğraftaki kız çocuğunu gösteren fotoğrafı göçün 30'uncu yıldönümü nedeniyle gündemde. Bir çok basın kuruluşu bugün yaklaşık 35 yaşlarında olduğu tahmin edilen kadının peşine düştü. Gazeteci Günalan, fotoğrafın hikayesini GÜNDEM'e anlattı.
Todor Jivkos yönetiminin Bulgaristan'da yaşayan Türklerin adlarını değiştirmek için başlattığı kampanyaya tepki gösteren yüzbinlerce Türk, 1989 yılında yaşanan göçle Türkiye'ye sığındı. Göçün tanıklarından birisi de o dönem Edirne'de aktif gazetecilik yapan Gazeteci Behiç Günalan'dı. Günalan o günlerde çalıştığı Hürriyet Haber Ajansı için çok sayıda fotoğraf çekti. Elinde kalan fotoğraflarla yıllar sonra sergiler açtı, albümler basıldı. Ancak o fotoğraflar içinde biri var ki, bugün bile görenlerin ilgi odağı oluyor. Fotoğraf çeşitli yayın organlarında yayınlandı. Birçok yayın kuruluşu, bugün yaklaşık 35 yaşında olan kadınla röportaj yapmak için peşine düştü. Fotoğraftaki kız çocuğu henüz bulunmuş değil. Gazeteci Günalan o fotoğrafın öyküsünü GÜNDEM'e anlattı.
'Fotoğrafı işim gereği çektim'
Göç sırasında çektiği fotoğrafları çalıştığı yayın kuruluşu
için çektiğini belirten Günalan 'Ben, bu fotoğrafları gazeteci kimliğimle
çektim. O zamanlar haber telaşı içindeydik. Günü, anı kurtarabilmek için
arkamıza bakmadan fotoğraf peşinde koştuk. Fotoğrafların büyük bir bölümünü
haber merkezlerimize servis ettik. Bu fotoğraflar, benim elimde telefoto artığı
diyebileceğim kalanlardır. Ekip halinde çalıştığımız için birimiz renkli,
birimiz siyah beyaz fotoğraflar çektik' dedi.
'Çok aradım, bulamadım'
Göçmenlerin eşyalarının arasında oturan ve oyuncak bebeğinin
saçlarını tanıyan küçük bir kız çocuğunu gösteren fotoğraftaki kişiyi bulma
çalışmalarının henüz sonuçlanmadığını belirten Günalan bu konuda şunları
söyledi: 'Bu göçün geleceğinin ilk sinyallerini almıştık. 2-3 kişilik gruplar
geliyordu. Fakat gazeteciliğin fıtratında abartı olduğu için İstanbul; '˜Bunlar
da çok abartıyorlar' tepkisi verdi. '˜On binlerce insan gelecek' diyoruz, bizi
kimse ciddiye almıyordu. Bize de öncü olarak gelen 3-5 kişilik gruplar,
'˜Ardımız hiç belli değil, insanlar trenle sürgün edilecek' diye söylüyordu. Daha
sonra 4-5 Haziran'da ilk tren geldi. Treni görünce donup kaldık. Kapıkule,
sessiz bir film gibi sessizliğe büründü. Demir gürültüsü durdu ve camlardan,
kapılardan salkım saçak insanlar indi. Onlar bize bakıyordu, biz onlara. Ondan
sonra işin gerçeği anlaşıldı. O trenin arkasından 350 bin kişi geldi. Bu
fotoğraf da Kapıkule'deki göç manzaralarından biriydi. Gerçekten çok
etkilendiğim karelerden biridir. Sonradan düşündüm; bu kız çocuğu nerededir?
Önce ailesinin Çorlu'da olduğunu söylediler. Çorlu'ya ulaştık fakat kızın
Edirne'de Trakya Üniversitesi'nde okuduğunu söylediler. Edirne'de de
ulaşamadık. En son gelen bilgi, İngiltere'ye gitmiş olduğu yönündeydi. Fakat
İngiltere adresine ya da telefonuna ulaşamadım. Muhtemelen yılbaşından önce
Türkiye'ye gelecekmiş. Türkiye'ye geldiğinde belki buluşabileceğimizi
sanıyorum. Ama İngiltere'ye neden gittiğini bilmiyorum.'
'Fotoğraflar belge değeri taşıyor'
Bulgaristan'dan Türkiye'ye yaşanan ve yüzbinlerce kişinin
doğduğu topraklardan koptuğu 1989 göçüyle ilgili elinde fotoğraf arşivi bulunan
sayılı kişilerden biri olduğunu ve fotoğrafların tarihi belge değerinde
olduğunu belirten Günalan 'Bu sene göçün 30'uncu yılı olduğu için '˜Göçün Orta
Yeri Hüzün' fotoğraf sergim çok sık sergilendi. Edirne Belediyesi yakın bir zamanda
açmıştı. Yine Büyükkarıştıran'da son zamanda açıldı. KAFA Dergisi yer verdi.
Kırklareli'ndeki Trakya Dergisi de yeni sayısında göç ile ilgili özel bir sayfa
yaptı. Bir zamanlar haber telaşından fazla önemsemediğimiz fotoğraflar, 30'uncu
yılda anlam ve değer kazandı. Şu anda belge değeri taşıyorlar. Şu anda dijital
sisteme geçildiği için de arşivler altüst oldu. Bu fotoğraflar arşivlerde de
bulunamıyor. Elinde böyle bir arşivi olan 3-5 fotoğrafçıdan biriyim. Onun için
kıymete bindik' ifadelerini kullandı.
'Bazılarıyla karşılaşıp tanıştım'
Fotoğraflarda yer alan bazı çocuklarla daha sonra karşılaşma şansı olduğunu belirten Behiç Günalan 'Bu konuda çok güzel anılarım var. Mesela; Antalya'nın İbradi adında, Torosların zirvesine yakın bir ilçesi var. İlçenin yazlık sineması var ve akşamları sunumlar oluyor. Benim de orada '˜Göçün Orta Yeri Hüzün' sergim ile ilgili bir sunumum oldu. Sunumun tamamlanmasının ardından sinemanın ortasından bir kadın, hıçkıra hıçkıra geldi. Sahneye çıktı ve bana sarıldı. Herkes şaşırdı tabi. '˜O bavulun üzerinde oturan adam var ya, 15 gün önce ölen kocamdı' dedi. Etkilenmiş, duygulanmış, nereden nereye? Her seferinde Bulgaristan'a geçer ve beni arayıp sorar. Böyle bir anım var. Bu fotoğraflar, 25'inci yıldan itibaren değerlenmeye başladı. O zamandan bu zamana yaklaşık 100 yerde sunumu oldu' diye konuştu.
Bakmadan Geçme





