İnsanlar filme gitmiyorlar
TÜSİT, her Perşembe günü gerçekleştirdiği film gösterimlerine devam ederken Türkiye'den yönetmenlerle de söyleşiler düzenliyor. TÜSİT'in önceki günkü konuğu ise '˜Küçük Şeyler' filmi ile adından söz ettiren yönetmen Kıvanç Sezer oldu. Sezer, söyleşide sinemaseverlerin sorularını yanıtlarken Türkiye'de bağımsız sinemada yaşanan seyirci sorununa dikkat çekti. Sezer, insanların filme gitmediğini söylerken 'Filmlere sadık olan kitle, bizim filmlerimize gelen kitle değil. Recep İvedik'in kitlesi, o filme daha sadıklar' dedi.
Trakya Üniversitesi Sinema Topluluğu (TÜSİT), her Perşembe günü gerçekleştirdiği film gösterimleriyle öğrencileri ve Edirneli sinemaseverleri dünya ve Türkiye sinemasından örneklerle buluştururken; Türk yönetmenlerle de söyleşiler düzenlemeye devam ediyor. TÜSİT'in önceki gün konuğu, '˜Babamın Kanatları' ve '˜Küçük Şeyler' filmleri ile adından söz ettiren yönetmen ve senarist Kıvanç Sezer oldu.
'˜Küçük
Şeyler' filminin Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Salonu'nda
gösterimine katılan Kıvanç Sezer, gösterimin ardından sinemaseverlerin
sorularını yanıtladı. Sezer, öğrencilerin ve Edirnelilerin ilgi gösterdiği film
gösterimi ve söyleşi etkinliğinde hem filmleri, hem de Türk sineması ile ilgili
açıklamalarda bulundu. Söyleşide TÜSİT'in önceki dönem başkanı Furkan Aşkın da
moderatör olarak yer aldı.
'˜Küçük
Şeyler' filminin yapım sürecini açıklayan Sezer; 'İlk filmim '˜Babamın
Kanatları'ndan sonra ikinci filmimde yapım açısından daha kolay bir süreç
yaşayacağımı düşünüyordum. Fakat tam tersi oldu. Türkiye'deki bağımsız filmler,
Bakanlık desteğiyle çekiliyor ve sürecin başlatıcısı Bakanlığın verdiği yapım
desteği oluyor. Biz de o desteği '˜Küçük Şeyler'de alamayınca uzun süre
prodüksiyonu nereden başlatabileceğimizi, mali açıdan nasıl olabileceğini
düşündük. O sırada Tolga Karaçelik projeye dâhil oldu. Yapımcım olmayı teklif
etti. Daha sonra diğer yapımcım Kanat Doğramacı dâhil oldu. 2 yapımcım kamera,
ışık ve post anlamında projenin ortağı oldular ve 5 yapımcılı, herkesin
projenin bir yerinden tuttuğu ve daha kolektif bir yapı kuruldu. O esnada ben
oyuncuları ve mekânları bulmuştum ve çekimlere başladık' ifadelerine yer verdi.
Dayanışma ile çekildi
Sezer,
'˜Küçük Şeyler' filminin çekimlerinin 3 ayrı dönemde geçtiğini açıklarken;
'2019'un Ocak ayında çekimlere başladık. Bir hafta çektik ve durduk. Daha sonra
Mart ve Nisan aylarından birer hafta çektik ve durduk. Çünkü filmdeki oyunların
fiziksel değişimleri ve mevsimsel değişimleri göstermem gerekiyordu. 3 ayrı
kısa film çekiyormuş mantığıyla hareket ettik. Az mekânda geçen, 3 haftada
çektiğimiz, küçük bir bütçe ile yola çıktığımız bir film oldu. Filmin adı da
'˜Küçük Şeyler' ve dolayısıyla benim için büyük sözler söylemeye çalışan bir
film değildi. Böyle bir samimiyet ve dayanışma içerisinde filmi çektik' dedi.
Dünya prömiyeri Çekya'da oldu
'˜Küçük
Şeyler' filminin dünya prömiyerinin Çekya'nın Karlovy Vary şehrinde yapılan 54.
Karlovy Vary Film Festivali'nde gerçekleştiğini söyleyen Sezer; 'Dünya
prömiyerini Çekya'da yaptıktan sonra Adana, Antalya, Malatya ile Türkiye ve
yurtdışındaki festivaller derken vizyona girdik. Şu anda da özel gösterimlerle
devam ediyoruz' sözlerine yer verdi.
Üçüncü film sinyali
Sezer,
'˜Küçük Şeyler' filminin üçlemenin ikinci filmi olduğunu açıklarken; 'İlk film
'˜Babamın Kanatları' idi. İlk filmde de, '˜Küçük Şeyler'de de bir tür açık son
var. Bir yönüyle seyirciye bırakıyoruz. Özellikle filmlerin sonlarında filmlerin
bir şekilde seyircinin içinde devam etmesini seviyorum' dedi.
'Bağımsız sinema hayat biçimi'
Türkiye'de
bağımsız sinema ile uğraşmanın zorluklarına dikkat çeken Sezer; 'Türkiye'de
bağımsız sinema ile uğraşmak demek, bunun bir hayat biçimi olması demektir.
Zorluklar kombinasyonu var. O yüzden '˜Küçük Şeyler'de kendimden esinlendiğim
birçok şey var. Çevremdeki bazı gözlemlerim de var. Bazıları da hayal gücüm ve
sezgilerimdir' ifadelerine yer verdi.
'İvedik'in kitlesi daha sadık'
'˜Küçük Şeyler' filminin 29 Kasım tarihinde 100 kopya ile 100 salonda dağıtıma girdiğini açıklayan Sezer; 'Türkiye'de 100 salon çok iyi bir rakamdır. '˜Babamın Kanatları' filmim 16 salonda dağıtıma girebilmişti. Bu anlamda kendimi şanslı sayıyorum. Fakat '˜Küçük Şeyler' gibi filmler, gerek büyük dağıtımcılar, gerek salon zincirleri tarafından baştan farklı görülüyor. Örneğin; postere bakıyor ve gişe yapmayacağını düşünüyor. Sonuçta posteri asmıyor ya da sadece 2 seans veriyor. Bütün salonlar zaten AVM'lerin içindeler. Oraya gelen seyirci de oradan görüp izleyecek ama seanslardan dolayı göremiyor. Sonuçta da filmi kimsenin izlemediğini söyleyerek kaldırıyorlar. Biz de 2 hafta sonucunda 100 salondan 4 salona düştük. 96 salonda birden kalktı ve çok dramatik bir değişim oldu. O aşamada da bazı yazarlar, filmin biletini alana bir kitap hediye gibi bir kampanya başlattılar. Bence çok hoş ve büyük incelikti. Ama temelinde sorunumuz şudur; insanlar filme gitmiyor. Filmlere sadık olan kitle, bizim filmlerimize gelen kitle değil. Recep İvedik'in kitlesi, o filme daha sadıklar. Bu anlamda takdir de ediyorum. Bizim filmimizden hoşlanabileceğini düşündüğümüz kitle ise evdeki platformlardan izliyor ya da internete düşmesini bekliyor. Öyle olunca da bir haftalık süremiz kalıyor. Filmi duyurabileceğimiz bir zaman olsa bir şansımız olabilir ama bir haftadan sonra film kalkmış oluyor. Seyircilerin de bağımsız filmlere sahip çıkması gerekiyor ki '˜Küçük Şeyler' gibi filmler şehirlere gidebilsin. Çünkü seyirciler bu filmleri böyle keşfedebiliyor' dedi. Söyleşi, Sezer'in katılımcıların sorularını yanıtlaması ile sona erdi.