Ekonomide resesyon iddiası
Trakya Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu Bankacılık Bölümü ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi işbirliğinde gerçekleştirilen 2019'a doğru Türkiye ve dünya ekonomisi panelinde konuşma yapan Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, Türkiye'nin 2019 yılının ilk iki çeyreğinde resesyona gideceğini (negatif büyüme) söyleyerek 'Türkiye'nin ekonomisi parlak gözükmüyor' dedi.
Trakya
Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu Bankacılık Bölümü ile İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi işbirliğinde 2019'a doğru Türkiye ve dünya ekonomisi
paneli gerçekleştirildi. Panele; Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.
Dr. Burak Arzova, Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez, NoorCM Menkul Değerler Satış
Müdürü Mert Yılmaz konuşmacı olarak katıldı.
T.Ü. Devlet Konservatuvarı Salonu'nda
düzenlenen paneli moderatörlüğünü ise Trakya Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu yaptı. Açılış konuşmasının yapan Prof. Dr. Uzunoğlu,
panelde dünya ve Türkiye ekonomisinin mevcut durumunun ortaya koyularak
beklentilerin açıklanacağını söyledi. Panelde konuşma yapan Ekonomist Dr. Mahfi
Eğilmez, ABD ekonomisinin ABD Başkanı Donald Trump'a rağmen krizden çıktığını
söyleyerek; 'Büyümede potansiyel büyümeyi yakaladılar. İşsizlik oranı düştü.
Dolayısıyla Amerika krizden çıktı. Şimdi sırada Avrupa var. Avrupa'nın güçlü
ekonomileri olan Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya da kabaca toparlandılar.
Bizim ekonomimize geldiğimiz zaman, bu toparlanma bizim açımızdan çok da iyi
bir şey değil. Çünkü bunlar, bunlar küresel kriz ile birlikte ortalığa
saçtıkları büyük paraları, parasal gevşemeyi yavaş yavaş sıkılaştırmaya
başladılar. Amerika, piyasalardan büyük paralar çekiyor. Buna önümüzdeki yıl
Avrupa Merkez Bankası da katılacak. Dolayısıyla piyasadaki o bolluk, bol
likidite dönemi artık bitiyor. Bu bizim gibi kaynak ihtiyacı olan ülke için çok
ciddi bir sıkıntı' ifadelerine yer verdi.
'Yatırımcılar Türkiye'ye güvenmiyor'
Türkiye'de
risklerin arttığını belirten Eğilmez; 'Yılbaşında Türkiye'nin risk durumu
1.61'di, yani 100 dolarlık tahvilde 1 dolar 61 cent idi. Bugün geldiğimiz
noktada 4'ün üzerinde. Dolayısıyla bir yıl içerisinde buralara geldik. Bu
yabancıların Türkiye'ye olan güvensizliğini gösteriyor. Diğer yandan ise Türkyatırımcı
da güvenmiyor. Birçok anket yapılıyor, yılbaşında 105 olan güven şu an 70
seviyesinde. 100'ün altındaysa güvenmiyor anlamına geliyor. DolayısıylaTürk
yatırımcının da güvenmediğini görüyoruz. Değerlendirmeler neticesinde Türkiye'nin
ekonomisi parlak gözükmüyor. Türk Lirası'nda müthiş bir değer kaybı var.
Enflasyona baktığımızda ise orada da başka bir macera var. Tüketici fiyatları
enflasyonu yüzde 25, üretici fiyatlarına bakıyorsunuz yüzde 46. Yani arada bir tüketici
endeksi kadar fark var demek. O da, üretici üzerine gelen kur maliyetini
aşağıya yansıtamıyor demek. Yansıtırsa satamıyor, o kadar büyük bir talep yok.
Bunu taşıyamaz ve konkordatolar oluyor, batışlar oluyor. Görüldüğü gibi iş
enflasyonda da kötü gidiyor' dedi.
'Sürekli kriz yaşıyoruz'
Türkiye'deki
büyümenin 2017 yılında 7,4 olarak açıklandığını, 2018 yılında ise 3,5 civarında
olacağının tahmin edildiğini söyleyen Eğilmez; 'Önümüzdeki yıl ne olacak? Bizim
asıl sorunumuz o. Hükümetin tahmini önümüzdeki yıl için yüzde 2,3. Ciddi bir
düşüş var.IMF'nin tahmini çok daha kötü yüzde 0,4. Yıl ortalamasının 0,4
çıkması demek, ilk iki çeyreğin eksi çıkması demek. Bu gerçekleşirse, Türkiye
önümüzdeki yılın ilk iki çeyreğinde resesyonagidecek. Bu, çok ciddi bir
sıkıntı. Bizdeki kurlarda oynamalar, bize riskli ülke olarak bakılmasına sebep
oluyor. Biz sürekli kriz yaratıyoruz. 2yıllık geçmişe baktığımız zaman;
verdiğimiz bütün demeçler, attığımız bütün adımlar veya dışarıya verdiğimiz
imajda kötü. Mesela '˜faiz enflasyonun
sebebidir' diyoruz. Dolayısıyla yatırımcı da diyor ki '˜bunlar daha alfabenin
başındalar, biz buraya para veriyoruz, yanlış biryere mi veriyoruz biz bu
paraları?' diye düşünüyorlar. Biz enflasyonla mücadele programı diye zabıtayı
göreve çağırıyoruz. Faiz artırımı da kesin çözüm değil. Kanamalı hastanın
kanamasını durdurarak eve yollamak gibi. Yapılması gereken kanamanın sebeplerini
bulup çözüm üretmek' sözlerine yer verdi.
'Türkiye'nin yaşadıkları ABD merkezli'
Eğilmez'in
konuşmasının ardından panelde söz alan Prof. Dr. Burak Arzova, Türkiye'nin son
dönemde yaşadıklarının birçoğunu ABD merkezli olduğunu söyleyerek; 'Trump, Amerika'nın
ticaret açığı verdiği ülkelere yönelik olarak, ABD'nin kendi ticaret fazlası
verebilmesi için ya da en azından mevcut olduğu durumdan daha fazla ticaret yapabilmesi
için çeşitli önlemler yoluna gidiyor. Bunlardan bir kısmı sözel ve tehditvari
konuşmalar, bir kısmı da fiiliyata geçmiş olan unsurlar. Örneğin; İran'a
yaptırımlar uygulama konusunda çok kararlı ve bizi asıl ilgilendiren konu da
bu. Büyük firmalara; '˜Eğer İran ile iş yaparsanız, Amerika ile çalışamazsınız'
diyor. Amerika'nın bu tavrı Avrupa Birliği içerisinde de ciddi sıkıntılar
yaratıyor' dedi.
'Enflasyonla mücadele programı üzücü'
Enflasyonla
topyekûn mücadele programının üzücü olduğunu söyleyen Arzova; ' Yaşım itibariyle
ekonomik krizleri yaşadım. 2001 krizinde mücadele programı yapıldı ve halk ve
siyasi partiler bunun için bedel ödedi. O dönemdeki 3 siyasi parti bir sonraki
seçimde yok oldular, bir tanesi kayboldu. Hiç kimseyi kandırmayalım, şu anda
bunun adı enflasyonla mücadele programı filan değil. Bunun adı fiyat indirme
kampanyası. Gönüllü ya da gönüllü olmak zorunda kalan birçok firmayla yapılan
fiyat indirme kampanyası. Enflasyon sepetindeki ürünlerin hepsini yüzde 10
aşağı indirmemiz, 2 ay rahatlama sağlar ve 2 ay sonunda tekrar o fiyatlar
artar. Yeni ekonomi programında bu büyüme modeliyle, bu ekonomi modeliyle artık
büyüyebilmemiz mümkün değil. Yeni ekonomik programa baktığımızda, adı yeni
olmasına rağmen, bu dönüşümün nasıl sağlanacağı, yeni ekonomik programın nasıl
olacağı konusunda hiçbir bilgi yok. Tasarruf fonları var ama örneğin SGK'dan
nasıl tasarruf sağlanacağı açıklanmamış. İnsanları ameliyat mı
ettirmeyeceksiniz? İlaç mı vermeyeceksiniz? Önce şunu kabul etmemiz gerekiyor;
eğer bir insan hasta olduğunu kabul etmezse tedaviyi reddeder. Öncelikle
ekonomimizin hasta olduğunu kabul etmemiz gerek' ifadelerine yer verdi.
'Bu bir maliyet enflasyonudur'
Panelde
söz alan Mert Yılmaz ise Türkiye'nin en önemli sorununun enflasyon olduğunu söyleyerek;
'Ama maalesef bizim bunu anlama konusunda problemimiz var. Programımızın adı
enflasyonla topyekûn mücadele programı. Beğenilen bir tane cümle var; '˜Hadi
gözünüz aydın yine iyisiniz, sene sonuna kadar elektriğe ve doğalgaza zam
yapmayacağız'. Onun dışında bir plan, program filan yok. Üretici fiyatının yüzde
46 olduğu yerde, üretim modelini değiştirmediğiniz sürece, herşeyi ithal ederek
ürettiğiniz noktada, üretim kapasitenizi arttırmadıkça, içerde kamudan başlayıp
bireylere kadar inen bu savurganlıktan kurtulmadıkça, ürettiğimizi ihraç
etmedikçe bu ülke kalıcı manada döviz girdisi sağlayacak işler yapmadıkça bu
krizler dalga gibi delip gider. Enflasyonla mücadele programında gerçekten
bataklığı kurutmak mı istiyoruz, yoksa gözümüzün önünde uçan sineklere ilaç mı
sıkıyoruz? Son günlerin moda lafı var; '˜önümüzdeki yıl baz etkisiyle düşecek'
diyorlar. Önümüzdeki yıl baz etkisiyle düşecek de, ondan sonraki sene tekrar
yükselecek. Bu işler zabıtayla, polisle, valilik talimatıyla olacak işler değil.
Şu anda zaten bir talep yok. Dolayısıyla şu andaki enflasyon bir talep
enflasyonu değil, bir maliyet enflasyonu. Üreticiler bunu aşağı yansıtamıyorlar
çünkü bir talep yok' dedi.
'Kolluk kuvvetiyle çözülecek şey değil'
Yılmaz,
kısa vadede yapılması gerekenin kur istikrarını sağlamak ve üreticiyi bir
miktar rahatlatabilmek olduğunu ifade ederek; 'Enflasyon açısından en kötünün
geride kaldığını düşünmüyorum, daha kötüsü var. Bu iş '˜Kampanyayla inermi?'
sorusudur. Cevabı ise inmez ve yapılmaya çalışılan şey Türkiye'de yıllar sonra
karaborsacılığı tekrar canlandırır. Zabıtayla adamın sattığı domatesin fiyatını
denetlemeye başlarsan, o adamın girdi fiyatını düzenleyemediğiniz sürece, en
sonunda satmayacaktır. Aslında sorunu anlamada da çok büyük problemlerimiz var.
Hâlâ '˜Enflasyon mu faizi, faiz mi enflasyonu doğuruyor?' sorununu burada
tartışıyoruz. Başkaları yapay zekâ ile uğraşırken biz hâlâ bunlarla
uğraşıyoruz. Önce sorunu anlamamız lazım, sonra o sorunu çözecek gerçek anlamda
yapısal reformları hayata geçirmemiz lazım. Yoksa bugün fiyat indir, yarın
kolluk kuvvetiyle fiyat kontrol et bu işler böyle çözülecek şeyler değil'
sözlerine yer verdi.