CKD'den İstanbul Sözleşmesi çıkışı
CKD Edirne Şubesi Başkanı Mine Hepgüllü, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nde çekilmemesi gerektiğini ifade ederken, sözleşmenin 72'nci maddesindeki ifadelerin değiştirilmesi için Avrupa Konseyi'ne başvurması gerektiğini söyledi. Hepgüllü, '˜İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' sloganının, Türkiye'deki kadın mücadelesinin gücünü yadsıyan bir slogan olduğunu belirtirken 'Kadınımızı, Atatürk Cumhuriyeti yaşatır' dedi.
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Edirne Şubesi, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekileceği yönündeki tartışmalarla ilgili açıklama yaptı. CKD Edirne Şubesi'nde düzenlenen açıklamada Şube Başkanı Mine Hepgüllü, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemesi gerektiğini söylerken; sözleşmenin 72'nci maddesinde değişiklik yapılması için Avrupa Konseyi'ne başvurması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin
2011 yılında hazırlanan ve imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne
(İstanbul Sözleşmesi) taraf olduğunu hatırlatan Hepgüllü; '2012 yılında da
kadına yönelik şiddetle mücadelede yetersizliği görülen 4320 sayılı Ailenin
Korunması Kanunu'nun yerine 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çıkarılmıştır. 6284 sayılı kanun
hazırlanmasında Anayasamız ile Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmeler, özellikle İstanbul Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni
düzenlemeler esas alınmıştır' ifadelerine yer verdi.
CİNSEL KİMLİK VE AZINLIK STATÜSÜNÜ HATIRLATTI
Hepgüllü,
İsntabul Sözleşmesi'nin, kadına yönelik ve aile için şiddete karşı mücadelede
önemli ilerlemeler sağlayan 6284 sayılı kanunun çıkarılmasında esas alınan
metinlerden biri olarak olumlu işlev gördüğünü söylerken; 'Bununla birlikte
kadına, sadece kadın olduğu için uygulanan şiddete karşı mücadeleyi konu almış
gözüken İstanbul Sözleşmesi'nin, şiddeti önleme ekseninde, bu kadim sosyolojik
gerçeğin dışında kalan cinsel yönelim, cinsel kimlik gibi kavramları ve azınlık
olma statüsünü de kapsamına aldığı gözden uzak tutulmamalıdır' dedi.
'MİLLİ VASFIMIZA UYGUN'
İstanbul
Sözleşmesi'nin taraf devletlerde ne şekilde uygulama yenilikleri getirdiğini izlemekle
görevli uzmanlar grubunun, Türkiye için hazırladığı 2018 yılı değerlendirme
raporuna dikkat çeken Hepgüllü; 'Uzmanlar grubu raporu, sözleşmedeki cinsel
yönelim, cinsel kimlik ve azınlık kabulünü gerekçe göstererek Türkiye'deki
uygulamaları eleştirebilmekte ve düzeltmeler önermektedir. Türkiye ise 6284
sayılı kanunu, sözleşmedeki toplumsal dokumuza ve ulus devlet bütünlüğümüze
uymayan ifadelerin hiçbirine yer vermeyerek, milli vasfımıza uygun şekilde
hazırlamıştır. Keza Aile Bakanlığı'nca Türkiye'nin taraf olduğu diğer
uluslararası sözleşmeler ve İstanbul Sözleşmesi'ne atıfta bulunarak hazırlanan
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planlarıında da bu kavramlar
geçmemektedir' sözlerine yer verdi.
'ÇIĞIRTKANLIK ALANI AÇAR'
Hepgüllü,
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinin ortaya çıkaracağı durumu
değerlendirirken; 'Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi, toplumlara
cinsellik karmaşası dayatarak aile kurumunu ve toplumsal değerleri örselemek ve
ulus devletleri güçsüzleştirmek isteyen emperyalizmin içimizdeki neoliberal
uzantılarına büyük bir çığırtkanlık alanı açacaktır. Türkiye, İstanbul
Sözleşmesi'nden çekilmemeli, ancak sözleşmenin 72'nci maddesine dayanarak, söz
konusu madde ve ifadelerde değişiklik yapılması için bir an önce Avrupa
Konseyi'ne başvurmalıdır' dedi.
'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR SLOGANI GÜVENSİZ'
Kadına
yönelik ve aile için şiddetin önlenmesinde yürütülen mücadelenin dayanağının
Türkiye'nin iç hukuku olduğunu belirten Hepgüllü; 'Kadınımızı anayasamız,
madeni hukukumuz, ceza hukukumuz ve 6284 sayılı kanunumuz korumaktadır. Bu
nedenle '˜İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' sloganı, Cumhuriyet devriminin ve
ülkemizde bugüne kadarki kadın mücadelesinin çok önemli kazanımlarını, keza
6284 sayılı kanunun önemini ve gücünü yadsıyan, kendi gücümüze güvensiz bir
söylemdir. Kadına yönelik ve aile içi şiddetin ve kadın cinayetlerinin
önlenmesinde, dört elle savunmamız ve sarılmamız gereken 6284 sayılı kanunun
eksikliklerinin giderilip etkili şekilde uygulanmasıyla önemli mesafe alacağımız
açıktır' ifadelerini kullandı.
'KADININ IŞIĞI CUMHURİYET PROGRAMI'
Hepgüllü,
kadına yönelik şiddetin köklerinin binlerce yıl önce insanlığın sınıflı topluma
geçişiyle başladığını söylerken; 'İki asır önce başlayan mücadelelerin
sonucunda kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit kılınması, bu insanlık sorununun
tamamen aşılmasında yeterli olmamış ve kat edecek yolumuz vardır. Kadınlarımız
için ışığın kaynağı, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşama geçirdiği
fakat karşı devrimle zayıflatılmış olan Cumhuriyet programıdır. Kadınlarımız
ancak Atatürk Cumhuriyeti'nin tam bağımsız, halkçı, laik, devrimci programının
yeniden iktidara yön vermesiyle hayata geçecek olan kadın erkek eşitliğini
özümsemiş toplumumuzda eğitimli, üretken, başı dik, onurlu bireyler olarak
yerlerini alabilecekleridir' dedi.
'KADINIMIZI ATATÜRK CUMHURİYETİ YAŞATIR'
Cumhuriyet
Kadınları Derneği'nin, kadına yönelik ve aile içi şiddete karşı mücadeleyi
erkeklere karşı değil, kadın ve erkekle birlikte yürüteceğini belirten
Hepgüllü; 'Bir yandan 6284 sayılı kanunun daha etkili uygulanması, diğer yandan
kadınımızın eğitimsizlikten ve ekonomik bağımlılıktan kurtarılarak üretimde,
yönetimde ve hayatın her alanında öz gücü ile yer alması mücadelesi olarak
görmektedir. Biz diyoruz ki kadınımız, Atatürk Cumhuriyeti ile özgürleşmiştir.
Kadınımızı, Atatürk Cumhuriyeti yaşatır' diye konuştu. Hepgüllü, basın
açıklamasının sonunda tüm katılımcılara teşekkür etti.
Bakmadan Geçme





