Trakya'da susuzluk krizi derinleşiyor
Trakya Bölgesi'nin önemli tarım şehirlerinden Edirne, ciddi bir su kriziyle karşı karşıya. Tunca Nehri'nin debisi gözle görülür şekilde azaldı su seviyesindeki ciddi düşüş, nehir yatağında çamur ve çöplerin gün yüzüne çıkmasına neden oldu.
Nehrin neredeyse akmaması, özellikle tarımla uğraşan kesimi tedirgin ediyor. Trakya Üniversitesi'nden Doç. Dr. Musa Uludağ, bölgedeki su kaynaklarının hem yer altı hem yüzeyde büyük kayıplar yaşadığını, bunun da fizyolojik kuraklık aşamasına geçildiğinin açık göstergesi olduğunu ifade etti.
Geçmiş yıllarda taşkınlarla gündeme gelen Tunca, bu yıl adeta kurumuş durumda. Nehrin debisi geçtiğimiz ay 10 metreküp/saniye ölçülürken, şu an bu değer 5 metreküp/saniyeye kadar geriledi. Yatakta kalan çöp yığınları ve atıklar, çevre sağlığı açısından da tehlike oluşturuyor. Uzmanlar, bu sorunun geçici değil kalıcı olabileceğini belirtiyor. Artan sıcaklıklar ve yetersiz yağışlar, hem içme suyu hem tarımsal sulama konusunda ciddi problemleri beraberinde getiriyor.
Kuraklıkla ilgili detaylı bilgiler veren Doç. Dr. Musa Uludağ, iklim değişikliğinin kısa vadeli değil uzun soluklu etkiler doğurduğunu, bu nedenle bölgesel yönetimlerin planlamalarını buna göre yapması gerektiğini söyledi. Uludağ, tarım, ekonomi ve sosyal yaşamın bu süreçten doğrudan etkilendiğini de sözlerine ekledi.
Kuraklık, genellikle üç başlık altında değerlendiriliyor. İlk olarak yağışın azaldığı dönemlerde ortaya çıkan meteorolojik kuraklık; ardından toprakta nem eksikliğiyle kendini gösteren tarımsal kuraklık geliyor. Ancak en ciddi etki fizyolojik kuraklıkta görülüyor. Bu aşamada, su kaynaklarının yenilenmesinde büyük problemler yaşanıyor ve bu durum kısa vadede çözülemiyor.
Trakya'nın bu sürece girdiğini belirten Uludağ, özellikle Edirne'de durumun ciddiyet kazandığını vurguladı. Kontrolsüz yer altı suyu kullanımı, nehirlerdeki planlamaların Türkiye'den çok Bulgaristan odaklı yapılması gibi nedenlerin krizi derinleştirdiğini aktardı. 'Meriç ve Arda gibi sınır aşan su kaynaklarının kullanımı, ülkemiz göz önüne alınmadan yürütülüyor' diyen Uludağ, çözümün çok katmanlı olduğunu dile getirdi.
Barajlardaki su seviyeleri de endişe verici. Süloğlu ve Kayalıköy Barajları'nın kent için hayati olduğunu söyleyen Uludağ, son veriler ışığında Kayalıköy Barajı'ndaki doluluk oranının yüzde 11'lere düştüğünü açıkladı. Bu durum, hem tarımsal sulama hem de içme suyu için alarm niteliğinde.
Türkiye'nin su kaynakları bakımından zengin bir ülke olmadığını belirten Uludağ, çeltik gibi yüksek su tüketen ürünlerin verimliliğini artıracak projelerle üretimin devam ettirilmesi gerektiğini söyledi. Verim açısından güçlü ancak su tüketimi az yöntemlere yönelmenin şart olduğunu dile getirdi.
Edirne'nin Karaağaç Mahallesi'nde yaşayan Hanife Ateş ise, yıllar önce taşkınlar nedeniyle korku yaşanan Tunca Nehri'nin artık bataklığa döndüğünü belirtti. Nehir yatağındaki kötü koku ve çöp birikintilerinin rahatsız edici boyutta olduğunu söyledi. Ateş, 'Salma sulama kalmadı, artık herkes damlama sulamaya geçmek zorunda' dedi.
Tunca'nın artık nehir niteliğini yitirdiğini ifade eden Çetin Öztürk ise 'Eskiden bu bölgede su taşkınları yaşanırdı. Kayıkla gezdiğimiz günleri hatırlıyorum. Şimdi nehir kurudu, toprak çatladı' diyerek durumun vahametini ortaya koydu.
Çiftçilikle uğraşan Hatice Buğday da benzer şekilde kuraklık nedeniyle yeterli ürün elde edemediklerini anlattı. Tunca Nehri'nin dip seviyeye ulaşmasının üretimi doğrudan etkilediğini, mutlaka çözüm bulunması gerektiğini belirtti.
İnanç Dağ ise insanların suyu daha dikkatli kullanması gerektiğini belirterek, çevre temizliği konusunda da vatandaşları uyardı. Özellikle yaz aylarında piknik yapanların çöplerini doğaya bırakmaması gerektiğini ifade etti.