Osmanlı'ya ebru benzetmesi
Trakya Üniversitesi organizasyonunda düzenlenen I. Uluslararası Osmanlı İzleri Sempozyumu'nda konuşma yapan Edirne Valisi Günay Özdemir, Osmanlı medeniyetinin oluşmasında Edirne'nin rolüne dikkat çekerek 'Osmanlı'da yaşam biçimi, bir mozaik değil bir ebrudur. Mozaik, parçalardan oluşur, tutkal tarafından birleştirilir ve tutkal kaybolduğu zaman mozaik dağılır. Ebru ise farklı renklerin oluşturduğu, birbirinin içine girdiği, birlikte bir desen oluşturduğu ve birbirinden ayrılamayan renklerden oluşan bir sanattır' dedi.
Trakya Üniversitesi organizasyonunda Saraylar teması ile düzenlenen I. Uluslararası Osmanlı İzleri Sempozyumu, Balkan Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen açılış töreni ile başladı. Sempozyumun açılış törenine; Edirne Valisi Günay Özdemir, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Sempozyum Başkanı Doç. Dr. Mustafa Hatipler, akademisyenler ve öğrenciler katıldılar.
T.Ü. Devlet Konservatuvarı Öğretim üyelerinden oluşan Crisantem Quartet konseri ve T.Ü. tanıtım filminin gösterimi ile başlayan sempozyumun açılış konuşmasını Doç. Dr. Mustafa Hatipler gerçekleştirdi. Hatipler'in konuşmasının ardından sempozyumda Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Belediye Başkanı Recep Gürkan ve Vali Günay Özdemir de konuşma gerçekleştirdiler.
Tabakoğlu, konuşmasında Osmanlı'yı en iyi anlatacak şehrin Edirne olduğunu belirterek; 'Sadece tarihi eser miktarı olarak dünyanın en büyük ikinci şehri olmasıyla değil; yaşadıklarıyla, barındırdıklarıyla Edirne'dir. Bu ağır yük Edirne'ye düşer. Osmanlı anlatılacaksa, Edirne'de anlatılacak. Bu şehrin Belediyesi'ne, Valiliği'ne, Üniversitesi'ne anlatmak düşer ve ağır yük bizdedir. Edirne Sarayı'nı tekrar açığa çıkarmak bizim vazifemizdir. Edirne Sarayı maalesef hâlâ yıkılmış halde bize bakar. Edirne Sarayı'nı aldığımız kararla tekrar inşa ederek, Edirne'yi eski günlerine tekrar döndürmek niyetindeyiz' ifadelerine yer verdi.
'Edirne için yapmamız gereken çok iş var'
Tabakoğlu'nun konuşmasının ardından sempozyumda konuşma yapan Recep Gürkan ise yaklaşık 1 yıl önce vefat eden Dr. Ratip Kazancıgil'in, '˜Dünya tarihinden Osmanlı'yı çıkarırsanız, dünya tarihinde kocaman bir boşluk olur. Ama Osmanlı tarihinden Edirne'yi çıkarırsanız, Osmanlı tarihinden geriye hiçbir şey bulamazsınız' sözlerini hatırlatarak; 'Geçmişimizi bilmekte biraz eksiğiz. Bunda hepimizin ciddi sorumlulukları var. Geçmişimizi tam olarak bütün detaylarıyla bilebilirsek, geleceği ona göre tasarlayabiliriz. Edirne'de herkesin yapması gereken çok iş var. Yaptıklarımız belki de okyanusta bir damladan ibaret. Edirne için çalışmaya, üretmeye; Edirne ortak paydasında her türlü ortak paydasında her türlü anlayışı ön şart olarak tutmaya devam ederek üretmeye devam edeceğiz' dedi.
'Osmanlı'da yaşam biçimi ebrudur'
Gürkan'ın konuşmasının ardından sempozyumda konuşma yapan Günay Özdemir, Osmanlı medeniyetinin farklı inanç ve düşüncedeki insanların, kendi inançlarını yaşadıkları ve ortak yaşama biçiminin oluşturulduğu bir hayat tarzı olduğunun altını çizerek; 'Osmanlı'da yaşam biçimi, bir mozaik değil; bir ebrudur. Medeniyet felsefeniz ne ise bunu sanatınıza da yansıtıyorsunuz. Mozaik, parçalardan oluşur, tutkal tarafından birleştirilir ve tutkal kaybolduğu zaman mozaik dağılır. Ama farklı renklerin oluşturduğu, birbirinin içine girdiği, birlikte bir desen oluşturduğu ve birbirinden ayrılamayan renklerden oluşan bir sanattır. Medeniyetiniz, felsefeniz ne ise aslında yaşam biçiminize de o yansıyor' sözlerine yer verdi.
Edirne'nin fethine dikkat çekti
Özdemir, Osmanlı medeniyetinin nasıl kurulduğunun çok iyi izlenmesi gerektiğine dikkat çekerek; 'Mekke'de doğan İslam, Medine'de bir medeniyet haline gelmiş; İran'dan, Mısır'dan, Mezopotamya'dan, Çin'den, Hindistan'dan, Anadolu'daki medeniyetlerden faydalanarak Edirne'nin fethiyle Balkanlar'dan, Avrupa'dan diğer medeniyetlerden de faydalanarak dünya medeniyeti haline gelmiş. Osmanlı medeniyetinde, birçok medeniyetin izlerini görüyorsunuz. Osmanlı içerisinde yaşayan her insan, kendisinden bir değer bulabiliyor. Bunun da Osmanlı'nın Avrupa'dan Çin'e kadar uzanmasındaki en önemli etken olduğunu görüyoruz' dedi.
'Enderun olmasaydı İstanbul'un fethi zor olurdu'
Osmanlı medeniyetini kuran sarayın Edirne Sarayı olduğunu ifade eden Özdemir; 'İstanbul'u fetheden medeniyet Edirne'de kurulmuş, öyle bir aşamaya gelmiş ki İstanbul'daki medeniyetten daha üstün hale gelmiş, '˜İstanbul'da kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz' diyen bir anlayışın oluşmasına sebep olan medeniyet Edirne'de kurulmuştur. Edirne'de kurulan medeniyetin saray bölümünü incelediğimizde; Enderun, Osmanlı medeniyetini kuran, İstanbul'u fetheden anlayışın oluştuğu bir sistemdir. Enderun anlayışı olmasaydı İstanbul'un fethedilmesinin çok zor olacağını düşünüyorum. Enderun aslında çok önemli bir merkezdir. Medeniyet felsefesinin oluştuğu ve medeniyet inşa edecek ekibin yetiştiği yer olarak Enderun'un araştırılması gerektiğine inanıyorum' ifadelerine yer verdi.
'Edirne tesadüfen seçilmedi'
Osmanlı medeniyetinin Edirne'de kurulduğunu söyleyen Özdemir; 'Pilot bölge olarak Edirne uygulandı. Edirne'de başarılı olduktan sonra bu medeniyet İstanbul'a taşınıyor. Edirne tesadüfen seçilmiş bir yer değildir. Bizans'ın önemli 2 şehrinden birisiydi. İstanbul'a kültür ve yaşam biçimi olarak birebir benzeyen ve Bizans'ın kültürel, siyasal ve coğrafi anlamda önemli bir merkeziydi. Edirne'de kurulan bu medeniyet, hem Osmanlı medeniyetine çok önemli bir katkı sağlamış, hem de İstanbul'a uyguladığınızda sıkıntı yaşamayacağınız bir medeniyetti. Eğer bu medeniyet Bursa'da kurulan bir medeniyet olsaydı; değerler anlamında Bizans, Yunan, Avrupa ve Balkan değerlerinden mahrum bir medeniyet, dünya medeniyeti olma yolunda büyük eksiklik olacaktı. Fiziki olarak da Edirne, İstanbul ile Avrupa'nın bağlantı yolundaydı. Edirne, hem coğrafi, hem de kültürel anlamda önemli merkezlerden birisi olarak seçilmişti' dedi.
Osmanlı izleri yaşatıldı
Özdemir'in konuşmasının ardından sempozyumun açılış törenindeki konuşmaları nedeniyle Tabakoğlu, Gürkan ve Özdemir'e hediyelerini takdim etti. Ödül töreninin ardından sempozyum, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil'in sunumu ile başladı. Şimşirgil'in sunumunun ardından sempozyuma ara verilirken; Balkan Kongre Merkezi Fuaye Salonu'nda resim, tuğra ve fotoğraf sergilerinin açılışı, tören protokolü tarafından gerçekleştirildi. Fuaye salonunda sergilerin yanı sıra Osmanlı izlerinin yaşatılması amacıyla şerbet, Osmanlı macunu, badem ezmesi ve kavala kurabiyesi dağıtılırken; Edirne süpürgesi ve ebru sanatı yapımı gösterimleri de sunuldu.