Meriç'in duyulmayan sesi… Sahipsiz kalan parkur

Meriç'in duyulmayan sesi… Sahipsiz kalan parkur

TAKİP ET

Eskiden sahamız vardı; sporcumuz yoktu. Şimdi parkurumuz var ancak sahip çıkanı yok.

Evet, Edirne'nin suyunda umut var.

Hatta en iyi ressamların elinden çıkmışçasına hazırlanmış doğası bulunuyor.

Rüzgrla kavga etmeyen, güneşle yarışan bir nehir olan Meriç'imizde her şey mevcut.

Ancak sahip çıkanı yok.

Edirne'nin bir ayağı geçmişte, diğer ayağı ise Meriç'in serin sularında geleceğe doğru süzülen bir kayık gibi…

Türkiye'nin ilk ve tek doğal olimpiyat standartlarına sahip kürek parkuru, bu şehirde...

Meriç Nehri üzerinde, asırlardır ayakta duran köprülerin gölgesinde, zamanın akışına meydan okurcasına uzanıyor.

Kıvırıla, büküle uzayıp giden yalnızca bir nehrin suyunun aktığı bölge değil.

Bu umutla çekilen küreğin Edirne gençliğini geleceğe taşıyacak kader hattı gibi önümüzde duruyor.

Dünyanın birçok ülkesinde bu denli doğal, akış dengesi mükemmel bir nehirde yarış yapılamazken, biz Edirne'de tarihî köprülerin arasında 2000 metrelik, neredeyse müdahale gerektirmeyen müthiş bir parkura sahibiz.

Bugüne kadar bu parkurda azmin teri aktı, iradenin, hırsın ve kararlılığın çarpışması gerçekleşti.

Bugüne dek;

Gençler Türkiye Kupası,

U23 Avrupa Kürek Şampiyonası gibi yarışlar başarıyla yapıldı.

Ama asıl kıymetli olan şu:

Bu parkurdan dünya şampiyonları çıktı. Geçtiğimiz ay Cevdet Ege Mutlu, U23 Dünya Kürek Şampiyonası'nda ülkemize dünya altın madalyası getirdi.

Avrupa'da derece alan birçok gencimiz, Türkiye'nin en nitelikli antrenörleriyle Edirne'miz de çalıştı.

Bugün Edirne, yalnızca 'tarihi şehir' değil, Türkiye'de kürek sporunun geleceği açısından da bir merkez hline geldi.

Meriç'in sularına gençlerin gelecek umudu karıştı.

Cevdet'in U23 Dünya Şampiyonası'ndan kazandığı altın madalya, sadece bir zafer değil; Meriç'in bereketli suyunda neler başarılabileceğinin kanıtı olarak önümüze serildi.

Ama tam bu noktada büyük bir çelişkinin acımasız yüzüyle karşı karşıyayız.

Bizim güreş sahamız var ama güreşçimiz yok.

Şimdi sporcumuz var… Ama parkurumuz sahipsiz.

Bu sporculara ve bu başarıya rağmen.

Kalıcı bir kamp alanı yok

Sabit tribün ve seyirci alanı yok

Modern bir tekne evi yok

12 ay süreklilik sağlayacak altyapı eksik

Bu eksikler, yalnızca fiziksel yapılar değil

Bunlar, hayallerini tamamlayamayan bir şehrin eksik kalan, havada kalan cümleleri

Oysa bu nehir sadece su taşımıyor.

Gençlerin hayallerini, Türk sporunun geleceğini, ülkenin bu alandaki potansiyelini ve umutlarını taşıyor.

Gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak kalması, sporla bağ kurması, uluslararası alanda ülkemizi Edirne'mizi temsil etmesi için elimizde muazzam bir fırsat var.

Bu fırsat, yalnızca Edirne'nin değil, Türkiye'nin ortak meselesi olmalı.

Ve biz, bu nehirde taşınan umudu ya sahipsiz bırakacağız.

Ya da hep birlikte bu destanın sonunu onurlu bir biçimde yazacağız.

Bu yüzden, hem bir eğitimci, hem bir Edirneli, hem de Türk Kürek Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olarak şunu açıkça söylüyorum:

Bu parkur yalnız bırakılmamalı.

Gençlik ve Spor Bakanlığı'na, federasyonumuza, yerel ve ulusal tüm kurumlara çağrımdır.

Çünkü bu yalnızca bir spor hikyesi değil.

Bu, Edirne'nin potansiyelini su üstünde tutma meselesidir.