'OHAL'in kaldırılması yetmez'
Eğitim Sen Edirne Şubesi ve Edirne Genç Eğitimciler Komisyonu tarafından düzenlenen '˜Üniversitelerden Okullara Kamusal, Bilimsel ve Laik Eğitim Mücadelesi' panelinde sunum yapan KESK Eş Genel Başkanı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Araştırma Görevlisi Aysun Gezen, KHK'lerle geçirilen bütün düzenlemelerin geri çekilmesine kadar OHAL'in kaldırılmasının yetmeyeceğini söyleyerek 'Bu düzenlemelerin hepsi geri çekilene kadar da bu mücadeleyi mutlaka sürdürmek gerekecek' dedi.
Eğitim Sen Edirne Şubesi veEdirne Genç Eğitimciler Komisyonu tarafından düzenlenen '˜Üniversitelerden Okullara Kamusal, Bilimsel ve Laik Eğitim Mücadelesi' paneline konuşmacı olarak katılan KESK Eş Genel Başkanı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Araştırma Görevlisi Aysun Gezen ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve BirGün Gazetesi Yazarı Yrd. Doç Dr. Güven Gürkan Öztan, Edirnelilere eğitim sistemi ile ilgili sunum gerçekleştirdiler.Makine Mühendisleri Odası Edirne Şubesi konferans salonunda düzenlenen panelin açılış konuşmasını Eğitim Sen Edirne Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Fırtına yaptı. Fırtına, konuşmasına Suriye'ye değinerek başlarken; 'Emperyalistlerin baş ülkeleri Amerika, İngiltere ve Fransa'nın Suriye'ye yaptıkları bu saldırıyla bölgemizde tekrar savaşların sürdüğü bu ortamı daha da ateşlerin sardığı bir ortama getirdiğini görüyoruz. Savaşın yoksulları, kadınları, çocukları çok daha vahşi bir şekilde yok ettiğini biliyoruz. Bunun için barışı her zaman savunan örgütler olarak kamuoyu içerisinde mücadelemizi sürdürüyoruz' ifadelerine yer verdi.'1954'te eğitim ışıkları kapatıldı'Fırtına, köy enstitülerinin kısa süreli çalışma dönemi içerisinde yaklaşık 17 bin 241 eğitim ışığının öğretmen olarak mezun olduğunu belirterek; 'Bunun yanında 8 bin 600 civarında, ülkemizin yaşamına yön verecekeğitmen mezun olmuş. Bunun yanında 1250 civarında sağlıkçı mezun olmuş. Ancak yine emperyalistlerin, ağaların, düşünen, soran, sorgulayan nesilleri istemediği için 1950'li yıllarda çok partili yaşama geçtikten sonra köy enstitülerinin işlevi, öncelikle var olan müfredatları değiştirilerek sonra erdirilmiş ve 1954 yılında da eğitim ışıkları kapatılmış' dedi.'KHK'larla boşaltıldı'İlkokullarda seçmeli ve seçmesiz din dersleri ile eğitimin gericileştirildiğini söyleyen Fırtına; 'Bunun yanında her türlü baskı ve cezalarla üniversitelerin boşaltıldığı, akademisyenlerin KHK'larla boşaltıldığı bir süreci yaşıyoruz. Günümüzde o kadar çok karşı karşıya olduğumuz durumlar var ki bunları panelde irdeleyelim istedik' sözlerine yer verdi.Birinci senaryo; '˜Gidiciler'Fırtına'nın konuşmasının ardından panelde ilk sunumu Yrd. Doç Dr. Güven Gürkan Öztan yaptı. Herkesin Türkiye'deki ekonominin çok kötü olduğunu söylediğini belirten Öztan; 'Dolar almış başını uçmuş, dış ticaret açığı ortada. Bu ekonomik göstergeler zaten mevcut iktidarın ayağını kaydırıyor. Bir yandan da Türkiye emperyalist odaklar arasında sıkışmış, iktidar bunun içerisinde bir o tarafa bir bu tarafa slalom yapıyor. Bu da çok sürdürülebilir değil. Zaten hâlihazırda iktidar bloğu yüzde 51'i de bulmuş değil. O zaman zaten bunlar gidici. Bu birinci senaryodur' dedi.'Beklemeli iyimserlik hakkı yok'Türkiye'nin geleceğiyle ilgili iddia edilen ikinci senaryoya da dikkat çeken Öztan; 'Bunlar hiçbir şekilde gitmezler. Sandık ile hiç gitmezler. Çünkü sandıkta her şeyi yapacaklar. Kaybetseler de gitmeyecekler, başımızda kalacaklar. Bu da ikinci senaryo. Ne bu senaryo doğru, ne de birinci senaryo doğru. Bu kadar ekonomik olarak dibe vurmaya yakın, bu kadar sıkışmış ve dolayısıyla toplumsal hayatların bu kadar harekete geçmiş olduğu yerde mevcut iktidar blokunun peşinen kaybetmesini beklemek çok naif bir yaklaşım. Üstüne üstlük siz doğru örgütlenme yöntemleri izlemezseniz bu krizden güçlenen açık faşizm diyebilecek şartlar ortaya çıkar. Böyle bir beklemeli iyimserlik hakkı bizim üzerimizde yok. Bekleme lüksümüz yok. Teslimiyetçilik ise aslında iktidarın geniş kitleleri pasifize etmenin ötesinde bir anlam ifade etmediğinin altını çizmek gerekir' ifadelerine yer verdi.'Muhalefete kayıp olur'Türkiye'de muhaliflerin seçim stratejisi ile yetinmemesi gerektiğini söyleyen Öztan; 'Hem 2019'una kadar her günü sanki sandık günüymüş gibi değerlendirmek sorumluluğudur. Ama aynı zamanda sandıktaki herhangi bir şaibeye karşı bugünden örgütlenebilmek ve o seçim akşamı ve sonrasını geniş kitlelerin toplumsal muhalefet haykırışını kitleselleştirebildiği bir politik hatta dönüştürmek durumundadır. Endişeli olmak, bıkmış olmak, korkuyor olmak kişisel olarak insanların ruh hallerini tasvir etmek ya da toplumsal muhalefetin çeşitli odaklarını tarif ederken kullanılabilecek sıfatlar olabilir. Ama bizim önümüzdeki politik stratejimizi ve örgütlenmemizi yaparken ayağımızı basacağımız zemin, bu zemin değildir. Ayağımızı basacağımız zemin, bu iktidarın, bu karakterinin bir biçimde mağdur ettiği kitlelerle politik örgütlenme gerçekleştirmektir. Naifliği bir kenara bırakalım. '˜Vicdanlı Müslümanlar', '˜Sağın içerisinde liberal restorasyon' isteyenler, daha demokratik bir Türkiye için '˜AKP gitsin de merkez sağ konsolide olsun' diyenler, '˜hadi onlarla birlikte mücadele edelim' aritmetiğinin toplumsal muhalefetin hanesine yazacağı şey kayıptır' dedi.'Mücadeleyi örgütleyeceğiz'Öztan'ın sunumunun ardından KESK Eş Genel Başkanı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Araştırma Görevlisi Aysun Gezen de sunumunu gerçekleştirdi. Gezen, sunumunda AK Parti'nin düzenden beslenerek hayatta kaldığını söyleyerek; 'Mücadelemizin ayaklarından bir tanesinin mutlaka ve mutlaka bu düzen olması, OHAL ve KHK rejiminin derhal sonlandırılması yönünde bir mücadele yürütmek gerekiyor. Ama şunun da farkında olarak; OHAL gittikçe süreklileşiyor ve çıkan bütün düzenlemeler aslında bizim geleceğimizi şekillendiren düzenlemelerdir. Taşeron düzenlemesinden cazibe merkezleri programına, sendikaların grev hakkından toplu sözleşme hakkına birçok düzenleme KHK'ler eliyle yapıldı. Bu yönetim anlayışı artık toplumun her kesimine yaygınlaşmış durumda. Dolayısıyla bu sisteme karşı mücadele ederken KHK'lerle geçirilen bütün bu düzenlemeler geri çekilene kadar da OHAL'in kaldırılması yetmeyecek. Bu düzenlemelerin hepsi geri çekilene kadar da bu mücadeleyi mutlaka sürdürmek gerekecek. Bu mücadelenin bir ucu özelleştirmelere karşı kamuculuğu savunmaktır. Bu mücadelelerin bir ayağı mutlaka laikliği kazanmaktır. Çünkü laiklik özünde sınıfsaldır. İlk çıkış noktası burjuva olsa bile laiklik ilkesi bize şunu söyler; devletin düzenlenişiyle ilgili siyasal iktidarın meşruluğunu nereden aldığıyla ilgili bir şeydir, bu meşruluk laiklik ilkesi ile birlikte halka inmiştir. Bugün halk egemenliğini savunmuştur. Bugün emekçiler kendi kaderlerini ellerine alsın diyorsak laikliği mutlaka savunmak zorundayız. Sadece eğitim alanında değil her alanda bu geçerlidir. Onlar kötülüğü örgütlüyorsa biz de mücadeleyi örgütleyeceğiz' sözlerine yer verdi.