AB geri göndermeme kuralını ihlal ediyor
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, 'AB, göç sorununa çözüm bulmak yerine daha çok bunu Avrupa dışında tutmak ve orada yönetmek istemektedir. Bugün AB izlediği politikalarla, sığınma hakkını insanlardan esirgemekte, geri göndermeme kuralını ihlal etmektedir.' dedi.
Komisyon üyesi milletvekilleri, Pazarkule Sınır Kapısı'nda incelemelerde bulundu, buradaki düzensiz göçmenlerin durumu hakkında bilgi aldı. Çavuşoğlu, incelemenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Suriye'de iç karışıklığın başladığı 2011'in Mart ayından bu yana, günden güne artan sayıda Suriyelinin uluslararası koruma bulmak amacıyla Türkiye'ye geldiğini söyledi. Türkiye'nin tarihi misyonu gereği, Suriye'de yaşanan insanlık dışı drama kayıtsız kalmayarak sığınmacıların temel ihtiyaçlarının karşılanması ve geri göndermeme ilkelerine uyduğunu belirten Çavuşoğlu, "27 Şubat 2020 itibarıyla ülkemizde geçici koruma statüsüne sahip 3 milyon 587 bin 266 Suriyeli yaşamaktadır. Bunun dışında, 300 bin civarında uluslararası koruma arayan sığınmacı bulunmaktadır." diye konuştu.
Türkiye'nin bir yandan yaklaşık
3 milyon 600 bin Suriyeliyi barındırmaya devam ederken, diğer yandan da
Suriye'de yaşanan iç karışıklıktan yararlanarak ülkeyi tehdit eden terör
örgütleri PKK, PYD/YPG ve DEAŞ ile etkin bir mücadele sürdürdüğünü aktaran
Çavuşoğlu, şöyle devam etti: "Ülkemiz, rejim unsurlarının ayırım
gözetmeksizin sivilleri hedef alan ve onları Türkiye'ye doğru göçe zorlayan
eylemleri sonucunda hem Suriye'nin kuzeyinden yeni bir göç dalgasına maruz
kalmamak, hem de bölgenin istikrara kavuşturulup geri dönüşlerin önünü açmak
için rejim unsurları ile de mücadelesini devam ettirmektedir. Türkiye'nin
karşılamakta olduğu bu maliyet aynı zamanda AB ülkelerinin de istikrar ve
huzurunu teminat altına almaktadır. Halihazırda İdlib bölgesinde yaklaşık 1,3
milyon sivil yerinden edilmiş, rejimin savaş suçu işleyerek sivilleri
bombalamaya devam etmesi yüzünden 2,5 milyon insan da tehlike altındadır."
Çavuşoğlu, Türkiye'nin,
sınırlarına dayanmakta olan 3,8 milyon Suriye vatandaşının göç baskısı ile
karşı karşıya olduğunun altını çizerek "Bu göç baskısı domino etkisi
yaparak Avrupa'ya hareketi de tetiklemiş durumdadır. 1951 Tarihli Mültecilerin
Hukuki Durumuna Dair Sözleşmenin önsözü, mülteci sorunu ile mücadele
sorumluluğunun sadece belirli devletlere yüklenemeyeceğini, bunun doğuracağı
her türlü yük ve sorumluluğun ancak uluslararası iş birliği ile üstlenilmesinin
mümkün olduğunu vurgulamaktadır. Mülteci hukukunun önemli yapı taşlarından olan
uluslararası sorumluluk paylaşımının yapılmaması nedeniyle ülkemizin sığınmacı
kapasitesi ciddi oranda aşılmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
"İnsan hakkı ihlallerinin sistematik bir nitelik
kazandığı görülmektedir"
AB'nin, Suriye'deki rejimin
İdlib'deki sivillere yönelik saldırılarını sonlandırarak mülteci akınını
durdurması gerektiğini ifade eden Çavuşoğlu, "3,6 milyon mülteciyi
barındıran Türkiye, İdlib'de bir katliamı önlemek için kapılarını açabilir ama
bu Türkiye'den Yunanistan'a doğru sığınmacıların yürüyüşlerini
durdurmayacaktır. Mesele, sığınmacılara kapıları kapatarak değil, İdlib'de
rejimi durdurarak çözülebilir." dedi.
Türkiye'nin tüm uluslararası
koruma kapsamındaki göçmenler ile sığınmacıların geçişlerinin insan onur ve
haysiyetine yaraşır bir şekilde bütüncül bir insan hakları yaklaşımı temelinde
gerçekleşmesini önemsediğini dile getiren Çavuşoğlu, şunları söyledi: "Ancak
komşumuz Yunanistan'ın sınırına ulaşan sığınmacılara sınır muhafızları
tarafından uygulanmakta olan şiddetin boyutu yaşam hakkı ihlaline ulaşmış ve
Yunanistan devletinin yetkilileri tarafından uluslararası basına yansıyan
değerlendirmeler ve sınır boyunca yapıldığı gözlenen uygulamalar nazara
alındığında ortaya çıkan insan hakkı ihlallerinin sistematik bir nitelik
kazandığı görülmektedir. Yunan ulusal güvenlik konseyinin önceki gün aldığı
kararlar da sığınmacıların açık tehdit parantezine sıkıştırıldığını
göstermektedir. Sığınma başvurularının bir ay askıya alınması ise Türkiye'nin
göğüslediği büyük yükün anlaşılması açısından anlamlı bir göstergedir.
Mültecilerin şiddet kullanılarak, hayatlarına kastedilerek Yunanistan'a
girişlerinin önlenmesine, AB'nin kara ve deniz sınırlarını koruma biriminin
(FRONTEX) de müdahil olduğu göz önüne alındığında, sığınmacılara dönük gayrı
insani ve hukuk dışı demir perdenin oluşturulmasında, Yunanistan'ın tek başına
hareket etmediği, AB'nin de buna destek verdiği gözlenmektedir."
Pazarkule Sınır Kapısı'nda
gözlemler yaptıklarını aktaran Çavuşoğlu, şöyle konuştu: "Yunan sınır
polisinin sığınmacılara doğrudan ateş ettiği, beşten fazla vurulma vakasının
olduğu ve yoğun şekilde gaz fişeği kullanıldığı tespit edilmiştir. Soyma, ağır
şekilde dövme ve yaralayarak geri itme, Yunan polisinin rutinleştirdiği
davranış biçimi haline gelmiştir. Yunanistan'ın sığınmacılara ilişkin bu tutum,
her türlü insani ve hukuki normun açık ihlalidir. Bugün Avrupa'nın kitlesel göç
akınlarına maruz kalması, Türkiye'nin sınır geçişleri konusundaki esnek
tutumundan ziyade uluslararası toplumun küresel ölçekteki göçün ortaya çıkardığı
yükü dengeli şekilde paylaşmadaki zafiyetinin bir sonucudur. AB, göç sorununa
çözüm bulmak yerine daha çok bunu Avrupa dışında tutmak ve orada yönetmek
istemektedir. Bugün AB izlediği politikalarla sığınma hakkını insanlardan
esirgemekte, geri göndermeme kuralını ihlal etmektedir."
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği
yetkililerinin sığınmacı geçişlerinin olduğu sınır boylarında Türkiye
yetkilileri ile iş birliğinde çalıştığını anlatan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Komiserlik konuya ilişkin yaptığı açıklamada, her ülkenin sınır
geçişlerini düzenleme yetkisinin olduğunu ancak bunun hiçbir şekilde sığınma
hakkını ortadan kaldıramayacağını, Yunanistan'ın sığınma başvurularını askıya
almasının hem Cenevre Sözleşmesi hem de AB Mevzuatını ihlal ettiğini belirtmiş
ve Türkiye sınırındakiler başta olmak üzere sığınmacılar için insani
yardımların arttırılmasını talep etmiştir. Bu vesileyle sınırdakilere acil
insani yardım yapılması, AB üyesi ülkelerin sığınmacıların ihtiyaçlarının
karşılanmasında üzerilerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ve sığınma hakkına
saygı gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu çerçevede, sınırımızda yaşanmakta
olan ağır insan hakkı ihlallerini yerinde incelemek üzere, Komisyonumuzun
kuruluş, görev ve yetkilerini düzenleyen 3686 Sayılı İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Kanunu'nun, Komisyonun Görevleri başlıklı 4. maddesinin f bendi
gereğince yerinde inceleme kararı almıştır."
Komisyon üyesi CHP Milletvekili
Mahmut Tanal da Yunanistan'ın göçmenlere yönelik hak ihlali yaptığını, ateşli
silah yaralanmaları tespit ettiklerini söyledi. Tanal, Yunan askerlerinin
göçmenlere müdahalelerde kullandığı gaz fişeklerini basın mensuplarına
gösterdi.