42 yıllık ciğer sevgisi
Edirne'nin en önemli kent belleği unsurlarından biri olan tava ciğeri, usta ellerin emeğiyle başta Edirneliler olmak üzere yurtiçi ve yurtdışından gelen misafirleri de doyurmaya devam ediyor. Tava ciğerin Edirne'deki en önemli ustalarından Nusret Demir, her gün 05.00'te ciğer doğrayarak güne başladığı mesleğinin dünü, bugünü ve yarınını GÜNDEM'e anlattı. Demir, 42 yıl önce adım atarak adını yazdırdığı Edirne tava ciğer tarihinin 150-200 yıllık olduğunu belirtirken 'Mesleği sevmek lazım. Gönlünü, sevgini koyacaksın. Sadece ticaret anlamında bakmamak lazım. Bana gelen müşteri ciğer yedikten sonra '˜Usta, eline sağlık' demediği zaman çok üzülürüm' dedi.
Edirne Tava Ciğerinin yaşayan en önemli ustalarından Nusret Demir, 1992 yılında Tahmis Meydanı'nda açılışını gerçekleştirdiği Çiçek Tava Ciğer Salonu'nda kentin ciğer kültürüne katkı sunmaya devam ediyor. 1977 yılında ciğercilik mesleğine adım atan ve her gün sabah 05.00'te dükkânını açarak ciğer doğramaya başlayan Demir, Edirne Tava Ciğerinin dünü, bugünü ve yarınını GÜNDEM'e anlattı.
İlkokul
eğitimini 13 yaşında tamamlamasının ardından Edirne'nin efsane ciğer
ustalarından Kazım Gilan'ın Zindanaltı'ndaki işletmesinde ciğercilik mesleğine
adım atan Demir, 17 yaşında ciğer ustalığına yükselmesinden bu yana tava ciğerinde
yaşananlarını açıkladı. Ciğerciliğe başladığında Edirne'de 3-4 tane ciğerci
olduğunu söyleyen Demir; 'Zindanaltı'nda Kazım Usta, Çilingirler Caddesi'nde
Mustafa Usta, Alipaşa Çarşısı orta kapıda Alipaşa Ciğercisi vardı. O günlerde
yaptığımız ciğerin aslı, bugünkü ciğer değildir. Biz, o günlerde yürek, dalak
ve ciğeri takım olarak alıp doğruyorduk. Onun tadı çok farklıydı' ifadelerine
yer verdi.
Demir,
1981 yılında ciğer ustalığına başladığını ve 1984 yılında ise askerlik
hizmetini gerçekleştirmek üzere Edirne'den ayrıldığını belirtirken; 'Askerlik
hizmetimden geldikten sonra yürek ve dalak kullanımının bittiği gördüm. Birkaç
tane daha ciğerci de açılmıştı. Sadece dana ciğeri kullanıyorlardı. Askerliğimi
tamamladıktan sonra Alipaşa Çarşısı orta kapıda Topçuoğlu Ciğercisi'nde işe
başladım. Orada 1-2 sene çalıştıktan sonra yaklaşık 6-7 ay Köfte Mehmet ile
ortak ciğer yaptık. Dükkân çok küçüktü ve işimizi tutturamadık. Daha sonra 18
ay boyunca Havsa'ya gittim. Havsa'da ustalık yaptım ve Edirne'den 18 ay boyunca
gidip geldim. Havsa'daki işten ayrılınca tekrar Kazım Usta'ya başladım. Kazım
Usta'da çalışırken 20 Kasım 1992'de Çiçek Ciğercisi'ni açtım. İşletmemiz o
günden bugüne Sabuni Mahallesi Tahmis Sokak'tadır' dedi.
'Mesleği sevmek lazım'
Ciğer
ustalığını Kazım Gilan'dan öğrendiğini açıklayan Demir; İnsan, meslek öğrenmek
istiyorsa sevmesi lazım. Sevmeden hiçbir şey öğrenemezsin. Gönlünü, sevgini
koyacaksın. Hepsini bir araya getirip yapmak lazım. Sadece ticaret anlamında
bakmamak lazım. Bana gelen müşteri ciğer yedikten sonra; '˜Usta eline sağlık'
demediği zaman çok üzülürüm. Dediği zaman da onurlanıyorum. Mesleği sevmek
lazım. Eskiden ciğerciler, ellerindeki ciğerler bittiği zaman dükkânlarını
kapatıyorlardı. O zamanlarda çalışma sistemi öyleydi. Saat 14.50-14.55 gibi
'˜Ciğerimiz kalmamıştır' yazılı tabelamızı çevirirdik ve müşteri içeri girmezdi.
Şimdi sabaha kadar, 24 saat ciğer yapan yerler var. Ama bu durum bence ciğer
etkilemedi. Bu biraz da arz-talep meselesidir. Şehir büyüdü ve talep arttı. Şu
anda dükkânı 20.30'da kapatıyorum. Gece de açık olsak müşteri geliyor. Müşteri
gelince de satmak zorundayız. Ama eskiden farklıydı. Çünkü çok fazla usta da,
ciğerci de yoktu. Sadece işi bilen ustalar ciğer doğruyordu. 15.00-17.00
saatleri arasında, 2 saatte 40-50 kilo ciğeri doğrar, işimizi bitirirdik. Şimdi
ise tam tersi oldu. Sabah erken geliyorum çünkü akşam 20.30'da dükkânı
kapadıktan sonra doğramaya zaman kalmaz. Müşterinin yanında ciğer doğramak
olmaz' sözlerine yer verdi.
'Yapmadığım iş benim değil'
Ciğer
ustalarının tava ciğer yapımında önemsediği noktalara dikkat çeken Demir;
'Ciğerin doğranmadan önceki haline baktığımda dana ciğeri olduğunu anlarım.
Kendim doğrayıp hazırladığım için daha iyi anlayabiliyorum. Bir de işletmeme
çok fazla grup halinde gelen turistleri almıyorum. Çok az ya da özel olursa
alıyorum. Yerimiz de küçük zaten. Büyümeyi tercih etseydim; 1994-95 yıllarında
Serhad Birlik minibüs durağı buraya geldiğinde, o yıllarda dükkânda ortalama
günlük 100 kilo ciğer satıyordum ve saat 17.00'de de dükkânı kapatıyordum.
Büyümeyi çok isteseydim o zamanlar dükkânı büyütürdüm. Belki de Edirne'de tek
olurdum. Ama kendim yapmadığım işin benim olmadığını düşünerek bugünkü gibi
kaldık. Buraya müşterim geldiğinde personelime; '˜Müşteriye ciğer çıkarın'
diyemem. Çünkü gelenlerin benim için geldiğini biliyorum. Ben ciğeri yapmadan
rahat edemem' dedi.
'Eski sistemi özlüyorum'
Günümüz
tava ciğeri sektörüne bakıldığında eski çalışma sistemini daha çok özlediğini
söyleyen Demir; 'Bugüne baktığımda eski günlerden en çok özlediğim şey çalışma
saatleridir. Saat 15.00'da dükkânı kapattığımız zamanlar çok iyiydi. Garsonlar,
çıraklar, komiler, kalfalar, herkes müşteriye canla başla hizmet ediyordu. Ama
şimdi saat uzadıkça çalışana da bıkkınlık veriyor. Ben sabah 05.00'te
geliyorum, 20.00'de kapatıyorum. Bir de o zamanlar iş hep 15.00'e kadar
oluyordu. 12.00'de başlardık 15.00'e kadar çalışırdık. 15.00'da dükkânı
kapatır, ciğer doğrar ve herkes 17.00'de evinde olurdu. O zamanlar da ciğere
ilgi vardı ama artık çok daha fazla ilgi var. Tahmis Meydanı'nda bile neredeyse
10 tane ciğerci olduk. 2000'den sonra ciğerci sayısını artık biz de bilmiyoruz.
Bugün pizzacılar bile ciğer yapıyor' ifadelerine yer verdi.
'Karaağaç biberi her zaman vardı'
Edirne
Tava Ciğerinin ilk yapılmaya başladığı günden beri yanında Karaağaç biberinin
verildiğini söyleyen Demir; 'Ciğerin ilk yapılmaya başlandığı günden beri
yanında her zaman Karaağaç biberi verilirdi. Ciğerin yanında sadece Karaağaç
biberi verilmesi gerekir. Biz, biberi eskiden 3-4 kişi geldiğinde tabakta
verirdik. 1 ya da 2 kişi geldiğinde ciğer tabağına birer tane koyardık. İkinci
biberi vermezdik. Çünkü biber o kadar kıymetliydi ki ciğercinin biberi,
ciğerinden kıymetlidir. Ama son zamanlarda masayı farklı çeşitlerle dolduruyorlar.
Biz de o tür bir uygulama yok. Biz Karaağaç biberi, domates ve soğan veriyorum.
Ciğerin yenecek tek şekli Karaaağaç biberidir. Artık gençlik de biberi pek
yemiyor. Eskiden bir tabak biber yiyenler, biberi yemek için ciğer isteyenler
vardı' dedi.
'150-200 senelik mazisi var'
Edirne'de
tava ciğerin tarihinin 150-200 yıllık olduğunu ifade eden Demir; 'Ustalardan
duyduğum kadarıyla Kazım Usta'nın ustası olan Necati Usta vardı. Onun dönemine
ben de yetiştim. Onun da ustasının adı Necati Usta idi. Bunlar ciğeri, ekmek
arasında çarşıda, mahalle aralarında yapmaya başlamışlar. Kimisi Arnavut ciğeri
gibi küp doğramış, kimisi yaprak ciğere çevirmiş. Her gelen usta biraz daha
inceltmiş ve parçaların boyutunu büyütmüş. Günümüze kadar gelmiş. Biz; yürek,
dalak, ciğer döneminde yetiştik. Şimdi de onlar kalktı ve yaprak ciğerine doğru
bir gidişat var. Eskiden Edirne Tava Ciğeri idi, şimdi Edirne Yaprak Ciğerine
döndü. Ama Necati Usta'nın anlattığına göre Edirne Tava Ciğerinin 150-200
senelik mazisi var. Bunu da tahmini söylüyordu. Bugünlerde satışlar iyi
gidiyor. Kırkpınar'da ve hafta sonu gelen turistlerle birlikte satış güzel
oluyor. Ama hafta içi çok fazla satış yok. Bulgaristan'dan, Yunanistan'dan
yoğun olarak gelen misafirlerimiz var. Burada onları çok hoş tutmamız ve dikkat
etmemiz lazım. Benim birçok Bulgar müşterim oldu. Personelimi de ona göre
uyarıyorum' sözlerine yer verdi.
'Gelecek kuşakta istekli yok'
Demir,
kendisinin de ciğer ustası yetiştirdiğini söylerken; 'Benim yetiştirdiğim
ustalar da var. Bugün bir tanesinin Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde ciğercisi
var. Edirne'de bizden sonra mesleği devam ettiren, yetişen, piyasada çalışan
8-10 ciğer ustası daha var. Bizim sıkıntımız, yeni gelecek kuşakta bu işi
yapacak, istekli hiç kimse yok. Şu ana kadar ben göremedim' dedi.
'Edirne ciğerine herkesin katkısı var'
Edirne
Tava Ciğerinin basın toplantıları ve televizyon programları ile Türkiye'de
tanındığını belirten Demir; 'Edirne Tava Ciğeri, ilk kez Köfteci Osman ile
Kazım Usta'nın İstanbul'da katıldığı bir programda tanındı. O programda Hıncal
Uluç, Erman Toroğlu ve spor yazarları vardı. O programda köfte ve ciğer
yaptılar. Ondan birkaç sene sonra da televizyondaki bir müzik programına
Ciğerci Niyazi ve Bahri Bey gittiler. Orada Bülent Ersoy'un bir kelimesi ciğeri
patlattı. Edirne ciğerine herkesin katkısı var. Önemli olan ciğeri her zaman
zirvede tutabilmemizdir. Allah herkesin işini iyi etsin. Herkesin işi iyi
olursa bizimki de iyi olur' ifadelerine yer verdi. Demir, Tahmis Sokak'taki
Çiçek Tava Ciğer Salonu'nda her gün en lezzetli ciğeri, özel tavasında
pişirerek müşterilerine hizmet etmeye devam ediyor.