40 yıl hatırlı plaket
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı, Edirne İl Sağlık Müdürlüğü ve Edirne Tabip Odası Başkanlığı'nın 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında düzenlediği programın plaket töreninde, duygusal anlar yaşandı. Meslekte 40'ıncı yılını dolduran Uzm. Dr. Aslan Sefer'e plaket takdim eden Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir ise Sefer ile ilgili anılarını, tören katılımcıları ile paylaştı. Katılımcılar tarafından alkış alan konuşma sonrası Sefer'e plaketini takdim eden Demir 'Aslan ağabeyimi de bir kez daha görebildiğim için çok mutluyum' dedi.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı, Edirne İl Sağlık Müdürlüğü ve Edirne Tabip Odası Başkanlığı, 14 Mart Tıp Bayramı kapsamında tören düzenledi. Balkan Kongre Merkezi'nde düzenlenen törene Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, Edirne İl Sağlık Müdür Vekili Uzm. Dr. Mustafa İshak Yıldırım, Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Memet Akbal, öğretim görevlileri, doktorlar ve öğrenciler katıldılar.
Tören,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve
tüm şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması
ile başladı. Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yaylı Topluluğu'nun
müzik dinletisi ile devam eden törenin açılış konuşmasını Edirne Tabip Odası
Başkanı Dr. Memet Akbal yaptı. Akbal, konuşmasında 14 Mart 1827 yılında Tıphane
ve Cerrahhanenin açılmasının, Türkiye'de modern tıp eğitiminin ve Türk tıbbının
kurumsallaşmasının başlangıcı olarak kabul edildiğini belirterek; 'Bugün, 14
Mart 1919'da tıp öğrencilerinin İstanbul'un işgaline karşı Haydarpaşa'da
toplanıp işgali protesto etmelerinin 100'üncü yıldönümüdür. Tıp öğrencilerinin
bu protestosuna, dönemin ünlü hocaları ve hekimleri de katılmış, böylece 14
Mart 1919'da özgürlük ve bağımsızlık hareket olarak tarihimizde kutlanan ilk
tıp bayramı olmuştur. Kutlu olsun' ifadelerine yer verdi.
Özgürlük
ve bağımsızlığın, hekimlik mesleğinin karakterini oluşturduğunu söyleyen Akbal;
'Çünkü hekimler, sağlıklı ve mutlu yaşamın ancak özgür ve bağımsız bir ülkede
gerçekleşebileceğini en iyi bilen meslek grubudur. Cumhuriyet tarihi boyunca
özgürlük ve bağımsızlık yanlısı düşüncelerinden geri adım atmayan hekimler,
aynı zamanda demokrasinin, barışın, eşitliğin, aydınlanmanın da önemli
temsilcileri olmuşlardır. 14 Mart Tıp Haftaları'nı tıpkı 1919'daki gibi
tıbbiyelilerin, halkına duyduğu sorumluluk duygusuyla kutlayıp; halkın
taleplerinin, hekimlerin talepleriyle birleştirmeye çalıştılar. İnsanın,
insanca ve sömürüsüz bir dünyada yaşaması için mücadele eden, yaşamlarını bu
uğurda yitiren tıbbiyeliler, tarihimizin gurur verici örnekleridir' dedi.
'Yükümlülük genelde devlette, özelde bakanlıkta'
Anayasanın
56'ncı maddesine dikkat çeken Akbal; 'Anayasanın 56'ncı maddesi, '˜Herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir' demektedir. İnsan
hakları ve biyotıp sözleşmesi ile hasta hakları yönetmeliğinde, tıbbın
uygulanmasında insan onuruna saygı, insanın menfaatini, toplumun menfaatinin
üstünde tutma, sağlık hizmetlerinden acil bir şekilde yararlanmayı sağlama,
tıbbi müdahalelerin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun
yapılması zorunluluğu, tıbbın uygulanmasında insan haklarının güvence altına
alınmasını amaçlayan hükümler vardır. Hekimlerin, hastalarına insan haklarına,
insan onuruna uygun bir sağlık hizmeti sunabilmeleri için gerekli çalışma
koşullarını sağlama, bunun için gerekli bilimsel standartları belirleyip
uygulama yükümlülüğü genelde devlete, özelde ise Sağlık Bakanlığı'na aittir'
sözlerine yer verdi.
'Birinci basamağa başvuru yüzde 30'a indi'
Sağlık
çalışanlarının, 15 yıldır uygulanmakta olan sağlıkta dönüşüm programı ile
giderek artan bir şekilde, iş ve işyeri ile bağlantılı olarak çok sayıda olumsuzluk
yaşadığını söyleyen Akbal; 'Sağlık çalışanları yönünden iş yerinde yaşanan her
türlü şiddet başta olmak üzere, aşırı iş yüklenmesi, çalışma süresinin
fazlalığı, aşırı fiziksel ve ruhsal yorgunluk ile stres, ekibe uyumsuzluk,
eğitim ve araştırma olanaklarında kısıtlılık, mesleğe ve kendine yabancılaşma
psikososyal sorunlara neden olmaktadır. Kendi sağlığı bozulan bir çalışanın,
hastaya mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun bir sağlık hizmeti sunması
beklenemez. Bu anlamıyla sağlık çalışanlarının sağlığı doğrudan hastaların
sağlık hakkı ile ilgilidir. Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı'nın pasif tutumu ve
yapılan aşı karşıtı çalışmalar ile aşı reddi sayısı artmaktadır. Böylece aşı
ile önlenebilir hastalıklardan ölümler olmaktadır. Aile hekimi arkadaşlarımız,
iş yükleri artırılarak verimli koruyucu sağlık hizmeti veremez hale
getirilmişlerdir. Aile sağlığı merkezlerinin yerelde yaygın olmamaları ve sevk
zincirinin olmaması gibi nedenler ile 2011 yılında toplam poliklinik sayısının
yüzde 40'ını oluşturan birinci basamağa başvuru yüzde 30'lara inmiş; birinci
basamak sağlık hizmetlerinin etkinliği azalmıştır' dedi.
'Sağlık hizmetinde nitelik düştü'
Sağlık
kuruluşlarının öncelikli olarak kâr amacı gütmeyen, her türlü yatırım ve
planlamada gereklilik ve verimliliği ön planda tutan kuruluşlar olması
gerektiğini vurgulayan Akbal; 'Oysa kamu hastaneleri birlikleri ile başlayıp,
birlikler kaldırıldıktan sonra da devam eden neoliberal politikaların gereği
olarak hastanelerin bir işletmedir. '˜Hastanelerde gelirin artırılması için tüm
sağlık çalışanları çaba harcamalıdır' düşüncesi devam etmektedir. Bunun
sonucunda hekimlerin muayene için ayırdıkları süre kısalırken tetkik sayısı
arttı, hastanede yatış süreleri kısaldı. Sağlık hizmetinin niceliği,
niteliğinin önüne geçti. Performansa bağlı döner sermaye uygulaması ile '˜Ne
yaptın?' değil; ne kadar yaptığın önemli oldu. Tetkik ve tedavi süreçlerinde
tıbbı gerekliliklerden çok performans ölçütlerinin karşılanması öne çıktı.
Bunların sonucu olarak sağlık hizmetinde nitelik giderek düştü. Sağlık alanında
yaşanan şiddet, uygulanan politikaların yetersizliği ve tutarsızlığı sonucunda
dayanılmaz hale gelmiştir. Hekimler, sağlıkta kışkırtılmış tüketim nedeniyle
yaşadıkları hasta istekleri sonucunda bilimsel bilgi ile toplumsal ve kurumsal
baskı arasında kalmaktadırlar. Gerçek acil hastalara sağlık hizmeti vermesi
gereken aciller, açık kapatma yerleri haline gelmiştir. Başta randevu olmak
üzere çeşitli nedenlerle uzmana ulaşamayan hastalar, kontrol için bile acillere
yönlendirilmekte, yatış verilmeyen hastaların rutin tetkikleri ve tedavileri
acillerde yapılmaktadır. Acillerden, yeşil kodlu hastalar için ilave
poliklinikler açılarak, aciller özendirilmektedir' ifadelerine yer verdi.
'Ayda en az bir kez şiddete maruz kalıyorlar'
Acil
servislerde şiddetin en üst düzeye çıkarak her acil çalışanının her ay en az
bir defa şiddete maruz kaldığını açıklayan Akbal; 'Şiddet, bazen hasta ve
yakınları tarafından, bazen yöneticiler tarafından, bazen de iş arkadaşları
tarafından yapılmaktadır. Acil çalışanları, istifa ve yer değiştirmeyi çare
olarak görmektedirler. Uygulanan sağlık ve eğitim politikaları tıp eğitiminin
niteliğini düşürdü. Tıp fakültesi sayısının niteliğe bakılmaksızın artırılması,
tıp fakültelerinde çalışma koşullarının zorlaşması ve özel sağlık kurumlarının
cazibesi çok sayıda nitelikli öğretim üyesinin eğitim kurumlarından ayrılmasına
neden oldu. Aramızda bulunan ve hâlâ kamuda eğitim ve sağlık hizmeti vermeye
çalışan öğretim üyelerini tebrik ediyor, teşekkür ediyorum. Tıp fakülteleri
tercih sıralamasında aşağılara indi. Mezun olanlar hasta ile birebir ilişkisi
olmayan dallarda uzmanlaşmaya başladı. Sayın Sağlık Bakanı'nın da söylediği
gibi, eğitim süreci en zor ve uzun olan branşlar tercih edilmez hale geldi.
Sağlık alanında yaşanan şiddet ve soruşturulma korkusu, çekingen ve defansif
hekimliğe yol açtı. Bunun sonucunda hem hekimler mutsuz ve verimsiz olmakta,
hem de sağlık alanı zayıflamaktadır' dedi.
Büyük hekim yürüyüşüne davet etti
Sağlığı
nitelikli ve verimli hale getirmek için sağlık çalışanlarının özlük haklarının
güvenceye alındığı, gelecek kaygısının olmadığı, hasta ve hekim arasındaki
ilişkinin karşılıklı güvene dayandığı, kamucu bir sağlık sisteminin getirilmesi
gerektiğini söyleyen Akbal; '14 Mart'ın 100. yılında karanlığa karşı aydınlığı,
dogmaya karşı bilimi, eşitsizliklere karşı adaleti, özlük haklarımızı ve sağlık
haklarımızı savunmak için tüm hekimleri, 17 Mart Pazar günü İstanbul'da
düzenlenecek olan '˜1919'dan 2019'a 14 Mart Büyük Hekim Yürüyüşü'ne davet ediyor,
teşekkür ediyorum' sözlerine yer verdi. Akbal'ın konuşmasının ardından Edirne
İl Sağlık Müdür Vekili Uzm. Dr. Mustafa İshak Yıldırım ve Trakya Üniversitesi
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir de birer konuşma yaptılar.
Plaket törenine özel anı
Konuşmaların ardından törende Edirne Tabip Odası ve Edirne İl Sağlık Müdürlüğü, meslekte 30, 35, 40 yılını dolduran doktorlara plaket takdim ettiler. Törende ayrıca Trakya Üniversitesi'nden mezun olan 5 bininci mezuna, Tıp Fakültesi'nde 25'inci yılını tamamlayan öğretim üyelerine ve fakülteden emekli olan öğretim üyelerine plaket takdim edildi. Meslekte 40'ıncı yılını dolduran Uzm. Dr. Aslan Sefer'e plaket takdim eden Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir ise Sefer ile ilgili anılarını, tören katılımcıları ile paylaştı. Demir, Sefer'e plaket takdim etmeden önce yaptığı konuşmada; 'Ben, yeni asistan olduğumda, Aslan ağabeyim 3'üncü sene asistanıydı. Bize çok emeği varmıştır. Aslan ağabeyin çok güzel bir özelliği vardır. Teknik işleri, cihaz bakımlarını çok iyi yapar. 1987 yılında biyomedikal diye bir şey yok. Cihazları kim tamir edecek? Kardiyolojinin ve koroner yoğun bakımın bütün cihazlarını tamir ederdi. Hatta kendi aramızda, '˜Teknik Yardımcı Doçent Aslan Sefer' diyorduk. Kendisine bu plaketi verebildiğim için çok mutlu oldum. Aslan ağabeyimi de bir kez daha görebildiğim için çok mutluyum' ifadelerine yer verdi. Tören, Balkan Kongre Merkezi Fuaye Salonu'nda düzenlenen kokteyl ile sona erdi.