100'üncü yıl vefası (!)
Trakya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıkarak başlattığı milli mücadelenin 100'üncü yıl dönümü kapsamında düzenlediği Milli Mücadele: Bir Liderin Doğuşu' konferansında katılımcı sayısının azlığı dikkat çekti. Sıraların boş kaldığı konferansta Dr. Öğr. Üyesi Veysi Akın, 100'üncü yılın önemine ve milli mücadele dönemine dikkat çekerek, Mustafa Kemal Atatürk'ün liderlik sürecini açıkladı.
Trakya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıkarak başlattığı milli mücadelenin 100'üncü yıl dönümü kapsamında, '˜Milli Mücadele: Bir Liderin Doğuşu' konferansı gerçekleştirdi. Devlet Konservatuvarı Salonu'nda düzenlenen konferansta Dr. Öğr. Üyesi Veysi Akın konuşmacı olarak yer alırken; Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cem Uzun, akademisyenler ve öğrenciler katıldılar.
Konferansta
katılım sayısının azlığı ve sıraların boş kalması ise dikkat çekti. Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm
şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile
başlayan konferansta, Dr. Öğr. Üyesi Veysi Akın, '˜Milli Mücadele: Bir Liderin
Doğuşu' konulu sunumunu gerçekleştirdi. Akın, sunumuna başlamadan önce içinde
bulunulan haftanın, milli mücadelenin başlangıç haftası ve 100'üncü yılı
olduğunu hatırlatarak; '100'üncü, 50'nci ve 25'inci yıllar, bu tür
etkinliklerin anma programları açısından önemlidir. Üniversitemiz de 100'üncü
yıl olma münasebetiyle, Mustafa Kemal Paşa'nın, Samsun'a çıkışını önemsemiş ve
böyle bir konferans düzenlenmesini istemiştir. Biz de bu vesileyle sizlerin
karşınızdayız. Eğer milli mücadele gerçekleşmeseydi, Mustafa Kemal Paşa, milli
mücadelenin başarısını arkasına almamış olsaydı, Cumhuriyet'i ilan edemezdi,
saltanatı kaldıramazdı. Bugün dahi saltanat özlemlilerin, Cumhuriyet
karşıtlarının bulunduğunu var sayarsak, Türklerin o dönemde saltanata bakış
açılarının, bağlılıklarının çok üst seviyede olduğu yıllarda milli mücadele
gibi önemli bir gücün etkisi, dediğimiz işlerin olmasında mutlaka etkilidir.
Elbette ki o lider Mustafa Kemal'dir. Bizim iki liderimiz vardır; birisi Hz.
Muhammed, diğeri sonradan aldığı isimle onunla adaş olan, Hz. Muhammed'in diğer
ismi de Mustafa'dır, Mustafa Kemal'dir. Hepimizin siyasi kanaatleri, oy verdiği
liderler vardır ama biz, bu iki liderden başka bir önder arayışı içerisinde
değiliz' ifadelerine yer verdi.
'Mondros Mütarekesi'ne tepkiydi'
Milli
mücadelenin, Mondros Mütarekesi ve onun uygulanışına bir tepki hareketi
olduğunu söyleyen Akın; 'Biz, bu savaşta yenildik. Biz, aslında Çanakkale'de
işi bitirmiştik, galiptik. En büyük hezimeti aldığımız cephe Kafkas
Cephesi'ydi. Ama bolşevik ihtilali neticesinde Ruslar o cepheyi terk edince,
onlarla da bir anlaşma yapmıştık. O anlaşmayı da kazanımla yapmıştık. 1878'de
kaybettiğimiz Kars, Ardahan ve Batum'u kazanarak, Ruslarla olan cepheyi de
kapattık. Ruslar, işgal ettikleri bütün Doğu Anadolu'dan çekildikleri gibi
anlaşma ile Kars, Ardahan ve Batum da bize bırakıldı' dedi.
'İstanbul'un düşmemesi için imzaladık'
Osmanlı
İmparatorluğu'nu Mondros Mütarekesi'ne iten nedenleri açıklayan Akın; 'Burada
savaş halinde olduğumuz Güney Cephesi'dir. 30 Ekim 1918'de Mondros
Mütarekesi'nin imzalandığı gün hâlâ Halep önünde direnişteyiz. Musul, Kerkük
önlerindeyiz. Mustafa Kemal, ileride Misak-ı Milli hudutlarını ortaya koyarken,
Erzurum ve Sivas Kongrelerinde buna işaret verirken, hep şunu söyledi; '30 Ekim
1918'de Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı tarihte, henüz düşman işgaline
alınmamış yerler Türk vatanıdır ve buranın bölünmez bütünlüğüdür. Biz bunu
savunalım.' Neden o ağır mütareke şartlarını imzaladık? Almanlar yenildiği için
imzaladık. Bunun bir hakikat, bir de düşündürecek tarafı var. Batı Cephesi
bozuldu, Bulgarlar ve Almanlar düştü. Artık müttefik orduları, Avrupa üzerinden
İstanbul'u işgal etmek için geleceklerdi. Devletler için payitahtları
önemlidir. İstanbul'un düşmesi demek, Osmanlı Devleti'nin her şeyiyle teslim
olması demektir. Bunun için biz, Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda
kaldık' sözlerine yer verdi.
'Mütarekenin şartlarına uymadılar'
İşgalci
devletlerin, Mondros Mütarekesi şartlarına uygun davranmadığına dikkat çeken
Akın; 'Wilson'un 12 maddesinden bir tanesi, Türklerin çoğunlukta olduğu
yerlerde Türk vatanının kurulmasına işaret eder. 8 Ocak 1918'de, Wilson bunları
kongreye sunmadan 3 gün önce 5 Ocak 1918'de de İngiltere Başbakanı David Lloyd
George, bir sendikacının mezarının başında benzer şeyler söylemiş, '˜Biz,
Birinci Dünya Savaşı'nı, Türklerin önemli topraklarından atmak için yapmıyoruz'
demişti. Fakat Mondros Mütarekesi'nde işgal bölgeleri hazırlandı. Hemen
arkasından Güneydoğu Anadolu, önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal
edildi. Atatürk'ün Samsun'a çıkması tarihine eşdeğer bir dönemde İzmir işgal
edildi. İzmir'in işgali, milli mücadele bakımında bir sıçrama taşı olmuştur.
Halide Edip, Türk'ün Ateşle İmtihanı'nda çok güzel ifade eder. Türk halkının,
ateşe koşan kelebekler gibi Mustafa Kemal'in etrafında toplanmaya başladığını
söyler. Çünkü Türk milleti, kandırıldığını orada anladı. Ondan önceki mütareke
uygulamalarında çok fazla sıkıntı görmedi. Ama toprakları, verilen sözlere
rağmen işgal edilmeye başlayınca, işin boyutu değişmişti' dedi.
'Genelkurmay görevlendiriyor'
Mondros
Mütarekesi'ne göre orduların terhis olması gerektiğine dikkat çeken Akın; 'Ama
genelkurmay, orduların terhislerini engelleme ve yapısında değişiklik yapılması
için bir plan yapıyor. 3 tane ordu müfettişliği ve bunlardan bağımsız kolordu
müfettişliği kurulmasına karar veriliyor. Bunların başına da komutan tayin
etmeyi, bu komutanlarında ordunun yeni yapılanmasını gözetmelerini
planlıyorlar. Bunların kurulacağı dönemde Samsun'a gönderilecek isimler tartışılmaya
başlanıyor. Çeşitli isimler de öneriliyor ama bu arada Mustafa Kemal'in de ismi
geliyor. Mustafa Kemal, İstanbul'a geldikten sonra en az 4-5 defa padişah
Vahideddin ile görüşmesi var. Bu arada Vahideddin'e de Samsun bölgesine
gönderilecek komutan olarak Mustafa Kemal ismi telaffuz edildiğinde uygun
görüyor. Şakir Paşa'yı da damadı Avni Paşa ikna ediyor. Dâhiliye Nazırı Mehmet
Ali Bey de bu iş için Mustafa Kemal isminde heveslidir. Sonucunda Mustafa
Kemal'i, Şakir Paşa'nın makamına çağırırlar. Şakir Paşa, dosyaya önüne uzatır
ve Mustafa Kemal dosyayı inceleyerek; '˜Efendim, benim Samsun'daki vazifem
sadece bu dosyanın içeriği ile ilgili midir?' der. Belki de bir ümit bekliyor
ama böyle olmuyor. Mustafa Kemal dosyayı aldıktan sonra meselenin bürokratik
kısımlarını halletmek üzere Genelkurmay Başkanlığı'na çıkıyor. Burada Kazım
İnanç Paşa'ya Anadolu'ya geçme isteği ile ilgili açılan Mustafa Kemal'e, 9.
Ordu Müfettişliği veriliyor' ifadelerine yer verdi.
Üçler Misakı'nı açıkladı
Mustafa
Kemal'in Samsun'a çıkmasını kurgulayanın Genelkurmay Başkanlığı olduğunu
söyleyen Akın; 'Bir Üçler Misakı vardır. Bunu Fevzi Çakmak Paşa bizzat kendisi
anlatır. Fevzi Paşa; Cevat Çobanlı ve Mustafa Kemal'in bir karara vardıklarını
söyler. Karara göre; üç müfettişlik bölgesine ayrılacak olan ordu teşkilleri
bir an önce tamamlanarak emir komuta birliği sağlanacaktır. Mümkün olduğu kadar
silah, mühimmat ve malzeme Anadolu'ya geçirilerek İtilaf devletlerine teslim
edilmeyecektir. İstanbul'daki hükümet, İngiliz işgal kuvvetlerinin elinde esir
olduğundan İstanbul'dan verilecek emirler yapılıyormuş gibi gösterilerek
Anadolu'da milli bir idare teşkil edilmesi hedeflenecektir. Milli galeyandan
istifade edilerek Kuvay-ı Milliye oluşturulması ve milli iradenin buna
dayandırılması esas alınacaktır. Bundan sonra savunmada kalınmayarak işgalci
düşmanlara karşı taarruz harekâtına geçilmesi prensibi uygulanacaktır' dedi.
'Ankara'da bir lider doğdu'
İzmir'in
işgal edilmesinden 3 gün sonra Yunan işgal kuvvetlerinin Manisa, Aydın ve
Denizli istikametlerine doğru işgal alanlarını genişletmeye başlamasının
ardından Mustafa Kemal'in Samsun'dan Havza'ya geçtiğini belirten Akın; 'Mustafa
Kemal, Anadolu'ya geçişini Nutuk'ta şöyle anlatmıştır; '˜İstanbul'da oluşan elim
şartlardan ileri, Anadolu'ya geçmekteki amacım; Anadolu'nun ortasında ve Türk
milletinin büyük kitlesi içinde, Türk milletinin yüksek karakterine ve
sarsılmaz kararlılık ve imanına dayanmak idi. O'nun kafasında olan şey budur.
Hatta İstanbul'a son bakışını da duygusal bir şekilde ağladığını belirterek
beyan eder. Mustafa Kemal, Samsun'dan sonra Amasya, Amasya'dan sonra Sivas,
Sivas'tan Erzurum'a geçti. Erzurum ve Sivas Kongreleri'ni tamamladı ve
demiryoluyla Kayseri üzerinden Ankara'ya gelecek. Orada bir liderin doğduğunu
görmüş olacağız' sözlerine yer verdi. Akın, sunumunun katılımcıların sorularını
yanıtladı. Konferans, Akın'a çiçek takdim edilmesi ile sona erdi.