'Meraya ocak istemiyoruz'
Edirne'nin Lalapaşa ilçesine bağlı Hamzabeyli köyü merasında planlanan patlatmalı granit ocağı tepki çekti. ÇED süreci başlatılan projeye CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren ve köy sakinleri tepki gösterirken köylülerin hayvancılıkta kullandıkları meraya planlanan projenin iptal edilmesini talep ettiler.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından Edirne'nin Lalapaşa ilçesine bağlı Hamzabeyli köyü merasında planlanan patlatmalı granit ocağının sahasını ziyaret etti. CHP Lalapaşa İlçe Başkanı Ahmet Taşdelen, Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren ve Hamzabeyli köylülerinin de katıldığı ziyarette Gaytancıoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ÇED sürecini başlattığı projeye tepki gösterdi. Gaytancıoğlu, Hamzabeyli köyüne ait merada köylülerin hayvancılık yaptığını belirtirken; köy sakinlerinden Alaattin Köse de meranın hayvancılık için önemini vurguladı. Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren de ziyaretin ardından yaptığı yazılı açıklama ile projenin iptal edilmesini talep etti. Eren, proje iptali için itiraz dilekçelerini Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne teslim ettiklerini söyledi.
'NİYE MERAYA GÖZ DİKİYORLAR?'
Gaytancıoğlu,
Hamzabeyli merasında gerçekleştirdiği incelemenin ardından yaptığı açıklamada;
'Bu merada hayvanlar otluyor ama birileri de gelip granit ocağı açmak istiyor.
Meralar, anayasal olarak köylünündür; öncelik hayvanların beslenmesi için
ayrılmıştır. Neden buraya granit ocağı açmak istiyorlar? Çünkü bir hızlı tren
projesi var ve onun için taş lazım. Bu meradan taşı almak istiyorlar. Ama
meranın karşısındaki tepelerde zaten taş ocakları var. Niye bu meraya göz
dikiyorlar? Biz bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu çevre talanı ne zaman
bitecek? Meralar, hayvanlarındır. Hayvancılığımız bu nedenle gelişmiyor ve
sürekli ithalatla her şeyi çözmeye çalışıyoruz. Ama bedava yem kaynaklarını
böyle tahrip ediyoruz. Hem gürültü, hem toz olacak; hem de hayvancılığımız
zarar görecek. Köylülerimiz de zaten ocağın kurulmasını istemiyorlar.
Türkiye'nin hayvancılığını kurtarmak istiyorsak, bedava yem kaynaklarını
korumamız lazım. Sanayi, hızlı tren, ulaşım da lazım ama doğayı talan etmeden
ve koruyarak inşa etmeliyiz' ifadelerini kullandı. Hamzabeyli köyü
sakinlerinden Alaattin Köse de meranın, Hamzabeyli'deki en önemli meralardan
biri olduğunu savunurken; 'Bütün hayvanlarımız yaz aylarında bu merada
barınmaktadırlar. Bu mera tahrip edilemez' dedi.
'İTİRAZLARIMIZI İL MÜDÜRLÜĞÜNE YAPTIK'
Hamzabeyli
merası ziyaretinin ardından yazılı açıklama yapan Çevre Gönüllüleri Derneği
Başkanı Ayten Eren de proje sahasının Hamzabeyli köyüne 1500 metre, Hamzabeyli
Sınır Kapısı'na ulaşımı sağlayan karayoluna ise 400 metre yakınlıkta
bulunduğuna dikkat çekerken; 'Meranın 24,0973 hektarlık kısmında granit ocağı
işletmesinin yapılması planlanmaktadır. Proje tanıtım dosyasını incelediğimizde,
eksik ve yanlış konuları saptayarak itirazlarımızı Edirne Çevre ve Şehircilik
İl Müdürlüğü'ne sivil toplum örgütlerinin ve bireysel itirazlarını vererek
yaptık. Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği ve Edirne Milletvekilimiz Okan
Gaytancıoğlu ile birlikte granit ocağının yapılmak istendiği Tuğlalık ve
Hamzabeyli köy meralarını incelemek ve köy halkı ile görüşerek itiraz
nedenlerini konuştuk' sözlerine yer verdi.
'GERİ DÖNÜŞSÜZ HEBA EDİLEMEZ'
Granit
ocağında madenlere ulaşmak için 40 bin 965 ton bitkisel toprağın kazınacağının
beyan edildiğini söyleyen Eren; 'Doğal çevre yapısını bozan ana etkenlerden
birisi ana kayanın açığa çıkarılması için yapılan dekopaj işlemleridir. Dekopaj
işleminde doğrudan arazi topografyası hedef alınmaktadır. Arazi üzerindeki
ağaçlar, canlı yaşam ve iki derenin yok olma tehlikesi ve yakınında bulunan
tarım arazileri işletme sırasında oluşan toz, erozyon, hafriyat atıklarının
düzensiz yığılmasından olumsuz olarak etkilenecektir. Toprağın üst tabakası, insanların
ve diğer canlıların beslenmesinde temel kaynak teşkil etmektedir. Bir gram
toprağın içerisinde milyonlarca canlı bulunmakta ve ekosistemin devamı için
bunların hepsinin ayrı önemi bulunmaktadır. Toprağın verimliliğini sağlayan ve
humusça zengin olan toprağın 10 cm'lik üst tabakasıdır. Toprak, bitki örtüsünün
beslendiği kaynakların ana deposudur. 1 cm toprak ortalama olarak bin yılda
oluşur. Bu evrensel gerçekten hareketle tarımsal toprakların en değerli kısmı
depolanarak, içindeki canlı yaşamla birlikte geri dönüşsüz biçimde heba
edilemez. Bu işlemde kamu ve çevre yararı değil, maliyet yararı gözetilmiştir'
dedi.
'KAMU YARARINA AYKIRI'
Açık taş
ocağı işletmeciliğinin patlamalarla birlikte yeraltı sularını yok ettiğinin,
çıkan toz ile döllenmeyi önlediğinin bilim insanları tarafından kanıtlandığını
belirten Eren; 'Taş ocaklarının orman ve su üretim alanlarıyla yerleşim
yerlerinin uzağında ve ağaçlandırılamayacak kayalık arazilerde açılması
gerektiği açıktır. Proje alanı için seçilen insan yerleşimlerine, tarım
arazilerine yakın, mera arazisinin üzerine kurulacak bu açık patlatmalı maden
ocağının yeri yanlıştır. Söz konusu TCDD Genel Müdürlüğü Devlet Demiryolları
İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından Edirne ili, Lalapaşa ilçesi, Hamzabeyli
köyü sınırları içerisinde planlanan patlatmalı açık ocak işletmesi için seçilen
alan doğa yararı ve yerelde yaşayan halkın sağlığı yerine maliyet yararını
öncelediği için; Anayasa'nın 56'ncı maddesindeki sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına zarar verecek, doğal yaşamı ortadan kaldıracak, tüm
bölgeyi etkileyecek. Kamu yararına aykırı olan bu proje tanıtım dosyası iptal
edilmelidir' ifadelerine yer verdi.
'DOSYASI HATALI VE EKSİK'
Bölgedeki
bitki ve canlı türlerine de dikkat çeken Eren; 'Büyük bir kısmı Hamzabeyli köyü
merasına kurulacak olan patlatmalı açık granit ocağının her tarafında tarım
alanları ve ağaçlık alanlar yer almakta olup; iki küçük dere de bulunmaktadır. Bu
bölgedeki ağaçlar, bitki faunası ve diğer canlı türleri proje tanıtım dosyasına
hatalı ve eksik yazılmıştır. Ulusal olarak koruma altında olan '˜Verbascum
Bugulifolium' nesli tehlike altında olan ve IUCN kriterlerine göre EN
kategorisinde yer alan bir türdür. Ayrıca bu türün korunması amacıyla Kırklareli
Doğa ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından tür koruma eylem planı
hazırlanmıştır. Bu nedenlerle alanın florası yeniden değerlendirilmeli ve
endemik, nadir türler belirlenerek gerekli koruma önlemleri alınmalıdır' dedi.
'TOZ SAĞLIK AÇISINDAN TEHLİKELİ'
Açık
maden ocaklarındaki işlemler sonucunda bölgede tozlanmanın da meydana
geleceğini belirten Eren; 'Havada askı halde bulunan toz zerreciklerinin
fiziksel ve kimyasal özellikleri canlı sağlığı yönünden çok önemlidir. Canlı
sağlığı açısından ağır metaller oldukça zehirlidir. Kanser yapıcı organik
kimyasal maddeler içeren toz zerrecikleri sağlık açısından çok tehlikeli
saçmaktadır. 2PM10, akciğerdeki alveollere kadar ulaşıp kanın içinde bulunan
karbondioksitin oksijene dönüşmesini yavaşlattığından dolayı canlıda nefes
darlığında neden olmaktadır. Bu durum kalp hastalıklarına da neden
olabilmektedir. Taş ocaklarında toz daima vardır. Patlatmada, gevşetilmiş
kayanın makine ile kazılması, kaldırılması, yığılması aşamalarında, kırma/eleme
işlemlerinde, işlenmiş materyalin yığılmasında, kamyonlara yüklenmesinde ve
nakliyatta toz çıkar. Tozu önlemek veya bastırmak için sözü edilen torba
filtreler ve ıslatma yöntemleri ya hiç kullanılmaz veya pek bir işe yaramazlar.
Özellikle kurak mıntıkalarda kireçtaşı ocaklarında materyali ıslatmak için su
yetersizdir. Islatma suyu da hızla buharlaşır. Toz yerleşim alanlarında konu
ile ilgisi olmayan insanların sağlığını olumsuz etkiler. Bitki yapraklarını
kaplayarak solunumu ve fotosentezi engeller. Çiçeklenme döneminde döllenmeyi
önler ve meyve oluşumunu azaltır. Açık maden ocaklarından kaynaklı olan toz
emisyonları ekolojide bulunan hayvanların üzerine olan olumsuz etkileri
fazladır. Toz emisyonlarının insanlarda yarattığı etkilerin birçoğu hayvanlar
üzerinde de gözükmektedir. Geçmiş yıllarda yapılan gözlemler sonucunda
atmosferde bulunan toz emisyonları hayvanların ölümlerine neden olduğu
gözlemlenmiştir. Ayrıca toz emisyonlarının çökelmesiyle bitki türlerinde
azaltma meydana getirirken hayvanların besin zincirlerini etkileyerek
hayvanlarda açlıktan kaynaklı ölümlerin artışı belirlenmiştir. Bu proje tanıtım
dosyasında proje alanında yaşayan her türden canlıya olabilecek zararlar
konusunda bir çalışmaya rastlanmamıştır' sözlerine yer verdi.
'ZARARLARA KARŞI ÇALIŞMA YOK'
Tozlanmanın
bölgede yaşayan canlılara da olumsuz etki edeceğini söyleyen Eren; 'Ayrıca
proje sahasının omurgalı faunası değerlendirilirken proje alanın yaklaşık 5 km
yakın çevresinde yaşayan hayvanlar değerlendirmeye katılmıştır. Uluslararası
Korunma Statülerine göre; sakallı yarasa, yer sincabı, yer yedi uyuru, kör
fare, kazık sıçanı, Trakya tosbağası, benekli kurbağa, sarı yılan, çayır
kertenkelesi vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türlerdir ve
koruma altına almak devletin görevidir. Geçmiş yıllarda yapılan gözlemler
sonucunda atmosferde bulunan toz emisyonları hayvanların ölümlerine neden
olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca toz emisyonlarının çökelmesiyle bitki türlerinde
azaltma meydana getirirken hayvanların besin zincirlerini etkileyerek
hayvanlarda açlıktan kaynaklı ölümlerin artışı belirlenmiştir. Bu proje tanıtım
dosyasında proje alanında yaşayan her türden canlıya olabilecek zararlar
konusunda bir çalışmaya rastlanmamıştır' dedi.
'ÇED SÜRECİ SONLANDIRILSIN'
Projenin
ÇED sürecinin sonlandırılmasını talep eden Eren; '2872 sayılı Çevre Kanunu'nun
3'üncü maddesinde; çevrenin korunmasına, iyileştirmesine ilişkin genel ilkeler
açıklanmış olup; söz konusu proje çevreye telafisi imkânsız zararlar verecek, çevresindeki
yakın yerleşimleri, her türden canlı cansız yaşamı ve bir bütün olan ekosistem
içinde sürdürdükleri yaşamlarını geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde
etkileyecektir. Danıştay içtihatlarına uygun olarak T.C. Anayasası'nın 56'ncı maddesine
göre; herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve
vatandaşların görevidir. Anayasa'nın 63'üncü maddesinden hareketle; Çevre
Kanunu'nun 3/a maddesi gereği yaşadıkları çevrelerinin, köylerinin,
tarlalarının, topraklarının, sularının, bir bütün olarak ekosistemin
kirletilmesinin önüne geçmek; insan sağlığı ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına
istinaden, Bakanlığın söz konusu projenin ÇED sürecinin sonlandırmasını talep
ediyoruz. Trakya'da toprağın üstü, altından değerlidir' diye konuştu.