|
|
|
|
Kotalı Ruhsat Uygulaması |
6.5.2021 - 10:11:19 |
|
|
Bir şehrin ekonomisini planlı ve sürekli işleyecek bir şekilde kontrol altında tutmak için her ilçe, belde, mahalle ve köyün; ikamet eden vatandaş sayısına göre dükkan, fabrika ya da atölye, kafe, restoran vs. gibi işletme ruhsatlarının belli bir kota dahilinde verilmesi gerekir.
Bu şekilde toplumsal kalkınma sağlanabilir.
Yaşadığımız pandemi sürecinde ben de dahil birçok işletmecinin zor duruma
düştüğüne şahit oluyoruz. Kotalı ruhsat meselesi nereden çıktı diyebilirsiniz;
şimdi size neden bu konuyu açtığımı daha detaylı bir şekilde açıklayacağım.
Edirne Merkez ilçemizdeki Bedesten Çarşı’nın dış dükkanları genelde dönerci
esnafı ile çalışır durumdadır. Bu yıllardır böyle gelmiş böyle gidiyor.
Örneğimize buradan başlayabiliriz. Bedesten Çarşısı Eski Cami’ye gelir temin
etmek için Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Hacı
Alaeddin’dir. Dört cephesinde toplamda
54 dükkan olduğunu yaptığım araştırma sonucunda öğrendim. Yapıldığı dönemde
muhakkak ki farklı farklı zanaatlar uygulanan bir çarşıydı. Bizim kuşak için
döner yoğunlukta olan bir çarşı buna kimse itiraz etmez sanırım. Şimdi gelelim
ürün bazında konuşmaya; ticaretin içinde olan birisi olarak biliyorum ki; her
bir ürünün belli bir bölge için, belli bir hacmi vardır. Ne mi demek oluyor? Her
bölgede aynı ürünle aynı parayı kazanamazsınız demek oluyor ya da herkes aynı
parayı kazanamaz anlamına geliyor. Bedesten Çarşısı’nın etrafından günlük 10
bin geçiş olduğunu farz edelim ve bu bölgedeki döner tüketim miktarını günlük bin
kilogram olarak baz alalım. Bin kilogram etin satış fiyatını porsiyonları 200
gr. baz alarak hesap edelim ve 200 gr. Döner için 10 lira fiyat belirleyelim. Bin
kilo döner için 5 bin porsiyon günlük tüketimi olan bu bölgedeki döner ürününün
“Günlük Kapasitesi” 50 bin lira çıkıyor değil mi? Bu rakamı aylığa vurduğumuzda
sonuç ise bir milyon 500 bin Türk lirası ediyor yani eski parayla bir buçuk
trilyon. Bir bölge için sadece bir ürünü baz aldığımızda güzel bir getiri olsa
gerek. Kafanız biraz karışmış olabilir kusura bakmayın ama çabucak toparlıyorum
ve konunun özüne dönüyorum. Bu bir milyon 500 bin aylık geliri o bölgedeki 40
dükkana verirsek; bu dükkan sahipleri hayatlarını devam ettirmek, çalışanlarına
para vermek, vergilerini ödeyebilmek, kiralarını yatırabilmek için aylık toplamda
37 bin 500 lira gelir elde etmiş olacaklar, tabii masraflar içinde. Net kazanç
olarak bahsetmiyorum. Peki biz bu bölgeye 40 yerine 10 dükkana “Döner satma
Ruhsatı” verirsek sonuç ne olur? 10 dükkan aylık 150 bin Türk lirası gelir elde
eder. Yani esnafın geliri artar çünkü aynı ürünün satışından dolayı diğer 40
dükkan ile paylaşmak zorunda kalmaz. İşte işin özü bu sevgili okur ve
takipçilerim. Aynı mesele ciğercilerimiz içinde geçerli; toplam potansiyeli,
şehrin ruhsat kotası olmadığı için aralarında bölüşüyorlar. Tamam, paylaşmak
güzelde bu ticarette işin şakası, bölüşmesi, paylaşması olmaz ki. İşin doğasına
terstir, yoksa gider bir vakıf kurar, orada çalışmalarına devam edersin değil
mi? Gelelim tekel bayii ya da kafe / restoranlara, birahanelere. Hep aynı
sorun. Sorun derken bu bana göre bir sorun çünkü şehrin kalkınmasında önemli
bir etken. Aynı işi yapıp az kazanıp batacağına, farklı işi yapıp fazla fazla
kazanmak daha güzel olmaz mı? Buna bağlı olarak da şehirdeki istihdamı
arttırmak bizleri mutlu etmez mi? Pandemi sürecinde batan birçok işyeri var, az
önce anlattıklarım batma sebeplerinden bir tanesi. Bilmem farkında mısınız?
Bazı konular farklı bir bakış açısından bakmayı gerektiriyor. Mesela Avrupa’nın
bazı bölgelerinde ruhsat kotaları var. 10 tane restoran açılmasını hesapladığı
mahalleye 11’inciyi açtırmıyor belediye. Ya o 10 yerden birinden ruhsatı devir
alıyorsun ya da bekliyorsun. Birisi batar ya da kapatma kararı alırsa
sıralamada adın en üstte ise sen gidip alıyorsun o işyerinin ruhsatını. Başka
türlü açma imkanın yok. Bence çok güzel bir uygulama. Her şey planlı ve
programlı. Mantığını anladığın zaman işlerin tam tıkırında yürüyüp gidiyor.
Ülkemizde de bu tarz uygulamaların en azından pilot bölgeler seçilerek
uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Edirne’mizden başlanabilir bence. Sizde
bir düşünün derim, güzel olmaz mı?
Kaynak: Cüneyt Özdemir |
1063 Kişi tarafından okundu. |
|
|
|
|
Yorumlar
 |
( 0 ) yorum |
|
|
Bu Yazara Ait Diğer Yazılar |
|
|
|
|
|
|
![]() |
|
|
|
 |
Anket |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün için henüz haber eklenmedi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|