Sokağa çıkma yasağından muafiyetimiz var ama bu muafiyet
amacına uygun kullanılmalı.
Bir habere gidiyorsak, gazeteye çalışmaya gidiyorsak, gazete
işimiz geç bitti de eve dönüyorsak muafiyet geçerli de keyfi bir durum için
geçerli olmamalı.
Eve geldim, sosyal medyaya bir bakayım dedim, ortalık toz
duman.
Meğer Edirne Hıfzıssıhha Kurulunun olduğu ileri sürülen bir
dizi karar (hatta yasak ve kısıtlamasa desek daha doğru) var ve bu elden ele
dolaşıyor.
Diğer yandan da bir sürü kişi bu kararlar için “yalan haber”
diye paylaşımlar yapıyor.
Muhabir arkadaşımız Uğur Akagündüz bu konuyla ilgili bir
haberi zaten yazıyordu.
“Abi ne yapalım, yayınlayacak mıyız?” dedi, “Teyit edelim,
tabi ki yayınlayacağız” karşılığını verdim.
Baktım kurulda çok tanıdık var, birini aradım.
“Biz o kararları aldık” cevabını verince haberin internet
sitemize konmasını söyledim.
Hatta bizim gazetemizi dijital yolla servis ettiğimiz bir
listemiz var, orada düğmeye basıyorsunuz, anında yüzlerce kişinin telefonuna
gidiyor gazete veya haberler.
O listedeki okuyucularımıza da servis ettik.
Biz teyit edip haberi yaptığımız için bize iyi niyetli
uyarılar geldiği gibi bir kısmı da “ama bu yalan haber” diyen, kraldan çok
kralcılar da vardı.
“Yalan haber yapan gazete pozisyonuna düşmeyelim” diye bizi
iyi niyetle uyaranlara müteşekkiriz.
Kraldan çok kralcılar olsa olsa can sıkarlar.
Zaman zaman biz de herkes gibi yanılabiliriz.
Yanlış anlaşılma sonucu kazara haberde gerçeğe aykırı bir
bilgi yer alsa bile bunu fırsatta düzeltiriz.
Ancak Hıfzıssıhha Kurulunun aldığı kararlarla ilgili haber
böyle bir haber değil.
Yukarıda da yazdım, bizzat benim tarafımdan kaynağa teyit
ettirilmiştir.
Peki böyle bir şey nasıl olabilir?
Resmi kaynaklardan “yarım ağızla yalanlama” şeklinde
açıklamalar gördük.
Dikkat ederseniz “Bu belge sahtedir, böyle bir belge yoktur”
denilmedi.
Anlaşılan belge erken sızmış.
Yazımı yazdığım saatlerde Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısı
devam ediyordu.
Şöyle bir beklenti içindeyim; Kabineden sert tedbir
kararları çıkacak.
O belgede yazan park ve bahçelerin geçici olarak kapatılması
da gündeme gelebilir.
Ki zaten fiilen kapatılmış durumda.
Yine Cuma akşamından başlayarak Pazartesi sabah 05.00’e
kadar uygulanan sokağa çıkma yasağı bu salgının yayılmaması açısından bir
tedbir olarak uygulanıyor ama yasağa hiç uyulmuyordu.
Evet, bu sakatlar sıkıcı, evde otur, nereye kadar?
İyi ama biz ya da bir yakınımız hatta hiç tanımadığımız
birisi bile bu virüs yüzünden ölmemeli.
Tedbirler de onun için.
Çeşitli bahanelerle yasaktan muaf tutulmuş çok sayıda kişiyi
geçtim, hiçbir muafiyeti yokken yakındaki parkları dolduran, arabasına atlayıp
kentin bir ucundaki markete giden ve o marketlerin otoparklarıyla dolduranlara
ne demeli?
Üretim sürsün diye tarlası olan çiftçiyi muaf tutmuşlar,
“ÇKS belgen varsa tarlana gidip çalışabilirsin” demişler.
Adam “ÇKS belgem var” diye Saraçlar Caddesi’nde dolaşıyor.
Yahu kardeşim, senin tarla Saraçlar’da mı?”
Neyse ki, Edirne Valisi Ekrem Canalp duruma el koydu.
Tüm polis ekiplerini, sokağa çıkma yasağının en çok ihlal
edildiği mesire yerlerine, parklara, bahçelere ve ana arterlere sevk etti.
Yetmedi kendisi de “kontrol nasıl gidiyor” diye kontrol
etti.
Bu geçtiğimiz hafta sonu her yer kontrol altındaydı.
Bence herkes tedbirlere harfiyen uymalı, hayatı eve
sığdıramazsan tabuta sığdırırsın, ona göre…
***
Yukarıda “haber teyit edilmelidir yoksa eksik bilgi olur”
filan dedik.
Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği, Uzunköprü’deki Bülbül
Ormanının özelleştirilip kiralanmaması için geçtiğimiz günlerde Edirne Çevre
Şehircilik İl Müdürlüğü’ne dilekçe vermek istediler.
İl Müdürlüğü dilekçeleri Edirne Valiliği’ne vermeleri
konusunda uyarınca dilekçeler valiliğe verildi.
Bizim haberde olayın valilik kısmı eksik.
Bu konulara hassas olduğumuz üzere, haberdeki bu eksikliği düzeltir,
özür dileriz.