- Padişahım, hazinede para kalmadı. Yeni
vergilere ihtiyacımız var.
Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış,
- Eeee! Ne vergisi koyalım? demiş…
- Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe
alsınlar! Padişah, tamam demiş. Aradan bir süre geçtikten sonra sormuş
vezirlerine:
- Tepki var mı?
- Hiçbir tepki yok!
- İyi o zaman köprülerin diğer tarafına da
adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın! Aradan bir süre geçmiş, padişah:
- Var mı bir şikayet?
- Yok! Halkının tepkisizliğine kızan padişah,
gürlemiş:
- Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip
geçenin sırtına binip köprüde bir tur atsın! Aradan birkaç gün geçmiş, halktan
bir tepkinin olmamasına içerleyen padişah, çağırmış vezirlerini,
-Halkı dinleyelim hele bir, demiş. Gitmişler
köyün birine ve padişah sormuş:
- Var mı şikayet? Ses yok. Padişah tekrar :
-Var mı şikayet? Şikayeti olan söylesin! diye
gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
-Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var
ya!..
-Eeeee!, demiş padişah bir umutla...
- Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra
uzuyor, eve geç kalıyoruz, bir adam daha koysanız.
Hikayenin aslı tam bu şekilde değil tabii,
bazı değişiklikleri ben yaptım. Bilenler tebessüm etmiştir muhakkak. Şimdi bu
hikayeyi neden anlattım biliyor musunuz? Bir - iki gün önce eşimle bir
alışveriş merkezine (gitmek zorunda kaldığımız için) gittik. Tüm dükkanlar
kapalıydı. Alışveriş merkezinde açık olan sadece market kısmıydı. Esnafımızın
zor durumunu anladığım için bu yazıyı kaleme alıyorum yoksa bana ne padişahtan
bana ne köprüden. Neyse, alışverişimizi yapmak için market bölümüne vardığımız
vakit hemen bir şey dikkatimi çekti. Markete gelene kadar kapalı olan tüm
dükkanların sattığı her şey marketin içerisinde satılıyordu. Bildiğimiz o
kocaman zincir marketlerden birisi işte. Eşimle bir an bakıştık, kendisi de
hemen fark etti. Bu ne perhiz, bu ne salata turşusu dedim kendi kendime. Az
gerideki esnafın dükkanını kapatıyorsun. Alışveriş merkezindeki marketin
içindeki kurnazlığı görmezden geliyorsun. Kapatsana kardeşim o zaman o
reyonları da, anlayalım ne kadar adil olduğunu. Zincir marketin sahibi insan,
diğer dükkan sahipleri salatalık mı? Onlar evine ekmek götürmek zorunda değil
mi? Taş kaynatıp suyunu mu içecek bu insanlar. Ben böyle haksızlıkları görünce
çok sinirleniyorum ama elden bir şey gelmiyor. Az önce anlattığım fıkra da bu
yüzden aslında. O dükkanları kapanan esnaf çıkıp sorsa belediyeye. Marketin
giyim reyonları neden açık kalıp da kendilerinin dükkanlarının kapatıldığını
dile getirseler, işin rengi belki değişecek (Bu arada yaşadığım Forli şehrinde
bu tarz işleri zabıtalar denetliyor, küresel sermayenin bazı belediye
başkanlarını ya da çalışanlarını etkisi altında bırakmış olma ihtimali üzerine
bu şekilde konuşuyorum yoksa devletin kestiği parmak dünyanın hiçbir yerinde
acımaz, o konu ayrı tabii) Bir yıla yakın süredir virüs dolayısıyla gelemediğim
için ülkemizdeki durumdan bahsetme şansım yok. O kısmı sizler benden daha iyi
biliyorsunuz ve takdir sizin. Fakat olay insanlıkla alakalı; Türkiye, İtalya,
Amerika vs. ne fark eder ki ? Birini kapatıp, diğerini açıyorsan benim için o
iş de bir terslik vardır fakat fıkradaki gibi devleti yönetenler çıkıp KDV, ÖTV
gibi birde virüs vergisi koyuyorum her alışverişinize derse ne olur? Ben
söyleyeyim; kimse ses çıkarmaz ise o kısık sesli çıkar ve “Bir de hava vergisi
koyun padişahım” der. Her soluduğumuzda vergi öder dururuz. Bir hava sayar
eksikti, onu da takarız tam olur yani. İşin esprisi bir yana böyle söylentiler
var. Ben size sinyali vermiş olayım. Sonrasına her birlikte bakarız artık. Ses
çıkarır mıyız yoksa susar hava sayar takar mıyız orası Allah kerim!
****
Son iki haftadır sosyal medyada çok sık
gördüğüm virüse bağlı vefat haberleri ile ilgili çok üzgün olduğumu,
hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerinin acılarını paylaştığımı
belirtmek isterim. Tanıdığımız insanların eş, dost ya da akrabalarının
haberlerini bu şekilde görmemek dileğiyle. Kendinizi kollayın...