Trakya Bölgesi Kırklareli, Kıyıköy, İğneada ve Üsküp’e ulaşan “Tarihi
Diyonissos Şarap Yolu” ile tarih boyunca bağcılık açısından ne kadar önemli bir
bölge olduğunu bizlere göstermektedir. Özellikle Tekirdağ’da bağcılıkla geçinen
birçok köylü vardır. Edirne ilimizin Uzunköprü ilçesinde bu açıdan çok önemli
bir bölgedir. Yeniköy, Papazkarası üzümü ile meşhurdur. Rahmetli Fahri Yücel’in
öneri ve destekleri ile diğer dünyaca ünlü üzümlerin ekilmesi sonucu bölge daha
da önem kazanmış ve markalaşmıştır. Yaşadığım İtalya’da hemen her şehrin üzüm
ve bağcılık kooperatifi bulunmaktadır.
Bugünlerde evime yakın olan Forli Bağcılık Kooperatifinin
önünde uzunca kuyruklar var. Bağbozumunu yapan çiftçiler kooperatife üzümlerini
bırakıyorlar. Bu kooperatifin kendi şarap markası var ve dünyanın her tarafına
Romagna Bölgesi’nin ünlü Sangiovese üzümlerinden yapılan şaraplarını
pazarlıyorlar. İtalya’nın dünyanın en ünlü şarap üreticisi olmasında büyük bir
etken olduğunu düşündüğüm kooperatifçilik usulü üretim ve pazarlamanın
Edirne’de ya da ülkemizin başka yerlerinde de yapılabileceğini unutmamalıyız. Kooperatifler;
ihtiyaç duyuldukları her yerde kurulabilmeleri avantajına sahip olmaları
nedeniyle yoksulluğun azaltılmasında etkin bir araçtırlar. Beş dönüm bir bağı
olan çiftçi tek başına atölyesini kurup, kendi şarabını üretip tüm dünyaya
pazarlama gücüne sahip değildir fakat kendisi gibi otuz çiftçi ile birleşip
kooperatif tarzı işletme kurdukları zaman “birlikten güç doğar” felsefesi ile
markalaşıp, geçimini sadece bağcılıkla sağlayabilir. Kore’de su ürünlerinin
yüzde yetmişini, Brezilya’da tarımsal ürünlerin yüzde 40’ını, Singapur’da
perakende sektörünün yüzde 55’ini ve aynı şekilde Danimarka’da yüzde 35’ini,
Macaristan’da ise yüzde 15’ini kooperatiflerin oluşturduğunu biliyor musunuz?
İtalya’da da çok güçlü ve hemen her şehirde şubeleri olan bir perakende markasının
kooperatif olarak oluşturulduğunu biliyorum. Sadece tarım ya da perakende
sektörü değil, elektrikçiler, su tesisatçıları ya da seramik ustaları kendi
kooperatif kuruluşlarını kurup markalaşmışlar ve dünyanın pek çok yerine kendi
ürünlerini, kendi markaları ile satıyorlar.
Yanına açılan market zincirinden ötürü ağlaşan çok esnaf
tanıyorum. Geçen sene çağrı yaptım, dedim “gelin tüm bakkallar birleşin, kendi
markanızı kurun, bakalım size kafa tutan olabilecek mi” diye ama bizim
insanımızda maalesef bu tarz girişimler yok. Tabi kooperatifçilik açısından
bazı yasalarında değiştirilmesi gerekiyor çünkü sektör olarak biraz kısıtlı. Bu
da birçok sorun oluşturuyor.
Trakya’mız güzel ülkemizin nadide bölgelerinden birisidir.
Toprağına yediğin yemişin çekirdeği düşse tohum olup çıkan bir memlekettir. Bu
yüzden Edirne Üzüm ve Bağcılık Kooperatifi’nin kurulması için bir
girişimi yetkililere tavsiye ediyorum. Bu şekilde hem bölgemiz daha çok tanınır
hem de bölge halkına geçim kaynağı sağlanır. Pilot bölge olarak bir - iki
ilçeye ön ayak olunursa, insanımız biraz da para kazanmaya başlarsa gerisi
çorap söküğü gibi gelir bence. İtalyan çiftçilerden ne eksiğimiz ne de fazlamız
var. Dünya üzerindeki herkes eşittir. Biz de onların izlediği yolu izlersek;
yüzde bir milyon ihtimalle şarabıyla ünlü bir il olur, yüzlerce hatta binlerce
aileye ekmek vermiş oluruz. Kendi ürettiğimizi kendi insanımıza satsak, zaten
biz bize yeteriz. Böylece kapitalist düzene de paramızı kaptırmamış oluruz.
Nasılsa hepimiz eziliyoruz üzüm gibi, bırakın da şarabını kendimiz içelim.
Kazancını kendi cebimize koyalım.