Uyum
sağlayamadığımızda da genellikle ortamdan, koşullardan veya insanlardan dolayı
uyum sağlayamadığımızı düşünürüz. Pandemi sürecinde bu konu hakkında bayağı
düşündüm. Neden mi? Çünkü ben şimdiye kadar hiç uyumsuzluk yaşamamıştım. Nereye
gidersem gideyim, hangi ortama girersem gireyim uyum sağlardım. Fakat pandemi
sürecinde yaşanan değişikliklere uyum sağlayamadığımı fark ettim. Fark ettikten
sonra doğal olarak kendime bunun sebebini sormaya başladım. Sonunda anladım ki
uyumlu olmak için kendimizle uyum içerisinde olmalıyız. Bu neden önemli? Kendimizle
uyum içerisinde olduğumuzda neler oluyor? Mutlu, minnet dolu, huzurlu ve neşeli
oluruz. Bunun dışında yaptığımız her şey bize kolay ve zahmetsizce yapılmış
gibi gelir. Hepimizin böyle hissettiği zamanlar vardır aslında. Neden sürekli
sakin ve mutlu olamıyoruz? Doğal içgüdümüz neşeli ve eğlenceli olmaktır
aslında. Çocukları düşünelim, gerekirse onları biraz gözlemleyelim. Oynarlar,
eğlenirler, kahkaha atarlar, hareket etmek ve eğlenmek isterler. Toplum ise
bize erken yaşlardan itibaren bir şeyleri elde etmek için, başarmak için
çabalamamız ve sürekli bir mücadele içinde olmamızı öğretir. İstediğimiz şeyler
için savaşmamız gerektiğini ve ancak kazandıktan sonra başarılı ve mutlu
olabileceğimiz empoze edilir. Sonuç olarak ne pahasına olursa olsun bir amacın
peşine koyuluyoruz ve amaca ulaşmak için ödediğimiz bedel nedir? Bu aslında
bizi mutluluktan ne kadar uzaklaştırıyor bunu göremiyoruz. Bir tür düşünme tipi
vardır. Bu aslında bir tuzaktır. Örnek vermek gerekirse “sadece piyangoyu
kazanırsam”, “sadece o benimle evlenirse”, “sadece çocuklarım benim uygun
gördüğüm gibi davranırsa, “sadece yüksek maaş alırsam mutlu olurum” gibi.
Tanıdık gelmiş olmalı aslında. Bu tip bir düşüncede mutluluğumuzu
koşullandırmış oluyoruz ve mutluluktan uzaklaşmış oluyoruz.
Çekim yasası burada
da geçerlidir aslında. Neyi düşünürsek, hayat bize onu verir. O yüzden mutlu ol
ki mutluluğu kendine doğru çek. İçimizdeki uyuma geri dönecek olursak eğer,
okulda veya aileden öğrendiğimiz çabasız hiçbir şey elde edilmez düşüncesini
bir kenara bırakarak, çabalarımızı dış hedeflere doğru değil de nasıl iç huzuru
ve barışı sağlarız o yöne doğru yönlendirelim. Bir şeyler yapalım, bizi mutlu
etsin beklentisinden özgürleşerek. Birde
öyle mutlu olmayı deneyelim. Sadece şu olursa mutlu olurum düşüncesini
bırakalım. Birine gülümseyelim ki, oda gülümsesin, bahçedeki gülün kokusunu
içimize çekelim ve ne kadar güzel olduğunu bir başkası ile paylaşalım ki o da
onu fark etsin ve mutlu olsun, ağaçtaki kuşun şarkısını dinleyelim ve eşlik
edelim. Güzel ve olumlu düşüncelere içimizde yer açalım. Bunun en güzel yolu
sanırım yüksek sesle ve zihnimizde “teşekkür ederim” demektir. Önce varlığımıza
teşekkür edelim çünkü her şey varlığımızla başlar. Şu anda sahip olduklarımıza,
elde ettiklerimize ve bize verilenlere teşekkür edelim…